Sorular | Soru sor

Beddua etmek

Hocam ben bir kişiye borç verdim ve hala alamadım. Yalan falan söyledi ışte kaç defa istedim ayağına gittim. Sözünde durmadı başka yerlere borcu varmış önce onları ödüyor bu kişi. Benim çok moralimi bozdu. psikolojimi bozdu. Bana karşı zulüm yapmış oldu. Üzerinden kaç ay geçti.Ben bu kişiye beddua etsem kabul olur mu. Ve namazlar da beddua edilir mi olursa nasıl olur. biliyorum Beddua edince sevabi kalmıyormuş ama. Iyi akşamlar sağolun.

Değerli kardeşim;

Maalesef toplumumuzda anlattığınız türde insanlar mevcut. Hem de mebzul. Rabbim siz ve sizin durumunuzda olan bütün kardeşlerimizin yardımcısı olsun.

Biliyorsunuz, duaların makbul zamanları vardır. Bunlardan biri de farz namazların edasından sonraki yapılan dualardır. Tabii bir de duamızın Rabbimiz nezdine mutlaka kabul olunacağına dair inancımızın-ümidimizin tam olması gerek. Ve mümkün mertebe beddua yerine dua etmek lazım. Zira muhatabın kötü duruma düşmesinden sana bir fayda gelmez. Ama durumu iyileşirse, hem maddi hem de manevi açıdan senin yararına olur/olabilir.

Bakınız "Beddua son çare olabilir" başlıklı bir yazısında, akademisyen bir arkadaşımız şu dikkat çekici açıklamalarda bulunmaktadır:

"Dua bir ibadettir. Hatta ibadetin özüdür, onu Allah’a bağlayan bağdır. Allah’ın güç ve kuvvetinin, büyüklüğünün karşısında, kulun aczinin ve muhtaçlığının itirafıdır.
Peki, beddua da böyle midir? Onun da dinde bir yeri var mıdır? Kısaca beddua da etmeli miyiz, edebilir miyiz?

Mantıkî açıdan evet, edebiliriz, etmeliyiz. Çünkü dua bir iyiliğin olmasını istemekse, beddua da bir kötülüğün olmamasını istemektir. Bir iyiliğin yerleşmesi güzel olduğu gibi, bir kötülüğün ortadan kalkması da güzeldir.

Ya da beddua aslında bir kötülüğün cezalandırılmasını istemek demektir. Ceza aslı bakımından güzel değildir ama kötülüğü önlediği, kötüleri caydırdığı için güzeldir. O halde hayatta onun da bir yeri olmalıdır.
Bazı hukuk sistemlerinde bazı suçların cezası ölümdür. Ölümü kabul eden sistemler de bununla kötülükleri ortadan kaldırmayı hedefler... Ama dünyada mubahlar haramlardan çok olduğu gibi, iyilikler de kötülüklerden çoktur. O halde bu oran dua ve beddua arasında da gözetilmelidir.

Ayrıca “dervişin fikri ne ise zikri de odur”, dendiği gibi, hayata hep güzel yönleriyle bakanlar duayı tercih ederler. Kötü yönleriyle bakanlar ise bedduayı yeğlerler. O halde dua daha önceliklidir ve Müslümana daha yakışan bir özelliktir. Ya da dua etrafı süslemekse, beddua da çöpleri ve pislikleri temizlemektir. Tabii ki yine de çöpçüye de ihtiyaç vardır.

Allah Teala şöyle buyurur: “Güzel isimler Allah’ın isimleridir. Ona bu isimlerle dua edin”. [A’raf suresi, 180]

Mesela onun size rahmetle muamele etmesini isteyecekseniz ‘Yâ Rahmân’ deyin, rızık vermesini isteyecekseniz ‘Yâ Razzâk’ deyin. Günahınızı bağışlamasını isteyecekseniz ‘Yâ Ğaffâr’ deyin vb… Tıpkı hangi dairede işiniz varsa o dairenin tokmağını çalın, o kapının ziline basın demek gibi.

Allah’ın 99 ismine baktığımızda onların bir kısmının “Cemâl”, bir kısmının ise “Celâl” hususiyeti taşıdıklarını görürüz. Cemâl, güzelliği anlatır, Celâl ise korkuyu ve heybeti hatırlatır.

“Allah Cemîldir, cemâli sever” hadisi; o güzeldir, güzelliği sever demektir. Birisi kızıp köpürdüğü zaman, onun için “celâllendi”, deriz.

Bu açıdan baktığımızda, bizden Allah’ın isimleriyle dua etmemiz istenirken Cemâl ya da Celâl isimleri ayrılmadan her biriyle dua etmemizin istendiğini görürüz. O halde onun Celâl isimleriyle de dua edebiliriz. Tabir yerinde ise, o dairelerin ziline de basabiliriz. “Yâ Latîf, Yâ Kerîm” diye dua ederken, Allah’ın lûtfunu ve keremini istemiş olacağımıza göre, “Yâ Kahhar, Yâ Mümît” derken de elbette biriler için onun kahrını ve ölümü yaratmasını istemiş olacağız. Ya da bunları isteyeceğimiz zaman onun bu isimlerine başvuracağız. Öyleyse bedduanın da bir yeri olmalıdır.

Ama calib-i dikkattir ki; Allah Teala’nın 99 isminin 90 adedi Cemâl ismi iken, sadece 9’u Celâl ismidir. Eğer dua bu isimlerle yapılacaksa, demek ki, duaya göre bedduanın yeri, sadece 99 da 9 olacaktır. Belki de bu sebeple “Allah Cemîldir, cemâli sever” denmişken, “Allah Celîldir, celâli sever” denmemiştir.

Yine bu sebeple Rabbimiz: “Allah kendisi için rahmeti seçti, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı” [Enâm suresi, 12] buyurur. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) de şöyle buyurduğunu Buharî nakleder: “Allah varlığı yarattığı zaman şöyle bir hüküm yazdı: ‘Rahmetim gadabıma galiptir’. Ya da ‘Rahmetim gadabımdan öncedir’. Bu yazı Arş’ının üstünde onunla beraberdir”.

Gene “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın” diye de bir hadis-i şerif vardır. Bunun anlamı da şudur: Allah’ın bu isimlerindeki özellikler sizde de bulunsun.

O halde insan asıl olarak rahmet ikliminde yaşamalı ve çoğunlukla rahmeti, cemâli ve merhameti istemelidir. Bununla birlikte kangren olmuş bir uzvun kesilmesi gibi bazen gadap/öfke dairesine de girebilir ve beddua edebilir."

Ancak unutmamak lazımdır ki; dua, her zaman bedduadan hayırlıdır.

dua, beddua, zulüm, borç, yalan, moral, psikoloji,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com