Sorular | Soru sor

Yanlışlıkla yapılan yemin

Selamun Aleyküm hocam. Ağzımdan birden geleceğe yönelik ‘yemin ederim, bir daha gitmeyeceğim’ şeklinde yemin çıktı. Kasten ve planlı değildi, kendimi tutamadım ve birden çıktı. Bu yeminim yemin-i lağv'a mı girer yoksa yemin-i mün'akideye mi girer?

Ve aleyküm selâm…

Öncelikle sorunuzun cevabını verelim, ardından da yeminle ilgili açıklamalarımıza devam ederiz. Sorunuzda söz konusu ettiğiniz ifadeler, yeminin ‘lağv’ kısmına girer. Geçmişle de ilgili olsa, geleceğe yönelik de olsa fark etmez; bunun için keffaret verilmesi gerekmez.

***

Bildiğiniz gibi, kasem suretiyle yapılan yeminler üç kısma ayrılır ve isimleri şunlardır:

1- Lağv yani boş yere yapılan yemin,

2- Ğamûs (yalan yere edilen) yemin,

3- Mün'akıd (şarta bağlı) yemin.

***

Bunların açıklamaları ve hükümlerine gelince…

Lağıv yemin, yanlışlıkla veya doğru olduğu zannı ile yalan yere yapılan yemindir. Bir kimsenin kasıtsız olarak başka bir şey söylecek yerde "Vallahi" diye yemin etmesi bu kısma girer. Bu yemin, hem geçmiş ve hem de şimdiki zamanla ilgili olabilir. Meselâ kişinin, borcunu ödemediği halde, ödemiş olduğunu sanarak "Vallahi borcumu ödedim" diye yemin etmesi gibi… Ve yine cebinde para olduğu halde olmadığını zannederek yemin eden kişinin ettiği yemin de, lağv yemindir gibi. Bu tür yeminden dolayı keffaret gerekmez. Bunun bağışlanacağı ümit edilir. [Bilmen, Ö.N. B.İslâm İlmihali, Yemin Bahsi, md. 197; Kâsânî, Bedâiu's-Sanâi, III, 17; Merginânî, el-Hidaye, II, 72; Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 46] Çünkü Allah (c.c.) lağv yemininden dolayı kulunun muaheze edilmeyeceğini bildirmiştir. [Mâide suresi, 5/89]

Hanefîlerin bu görüşü bir çok sahâbe ve tâbiînden (r.anhum) nakledilmiştir. [Bkz. Zeylâi, Nasbu'r-Râye, III, 293]

Şâfiîlere göre lağv yemini, konuşma esnasında kasıt olmadan insanın ağzından çıkan "hayır vallahi, evet vallahi" gibi yeminlerdir. [Şirbinî, Muğni'l-Muhtaç, IV, 324, 325] Lağv yemininin bu şekildeki izahı Hz. Âişe (r.anha) tarafından Rasûlullah Efendimizden (s.a.v.) nakledilmiştir [Buhârî, Sahih, Eymân,15; Ebû Dâvud, Sünen, Eymân, 6]

Sevgili Peygamberimizden (s.a.v.) lağv yemini için başka izahlar da rivâyet edilmiştir. Meselâ bir hadiste: "Atıcıların yemini lağvdır, onun için keffaret yoktur" buyurmuştur. [Heytemî, Mecmua'z-Zevaid, IV, 185]

Şâfiiler, Hanefilerin lağv yemini dedikleri yeminleri bu grup içinde kabul etmedikleri için, doğru zannedilerek edilen yeminlerden dolayı da kefaretin gerekli olduğu görüşündedirler.

***

Ğamûs yemin; geçmişteki veya bu zamandaki bir olayla ilgili olarak, kasten/bile bile yalan yere yemin etmektir. Mesela borcunu ödemediğini bildiği halde bir şahsın, "Vallahi ben borcumu ödedim" diye yemin etmesi bu türdendir. Böyle bir yemin büyük bir günahtır. Cenab-ı Hak, "Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlara gelince; işte bunların ahirette bir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır" [Âlu İmran suresi, 77] buyurmaktadır. Eş'as bin Kays'ın bildirdiğine göre, bu âyet, kendisine ait bir kuyuda amcasının oğlunun hak iddia etmesi ve onun beyyine getirmediği takdirde amcası oğlunun yalan yere yemin edebileceğini söylemesi üzerine nazil olmuştur. [Ebû Dâvud, Sünen, Eymân, 1; Ibn Kudâme, el-Muğnî, XII, 122] Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir çok hadisinde yalan yere başkasının malını almak için yemin etmenin; Allah'a ortak koşmak, adam öldürmek, anaya babaya isyan etmek gibi büyük günahlardan olduğunu… Böyle yemin edenlerin Cennet'ten mahrum olup, Cehennem'i hak ettiklerini… Dolayısıyla oradaki yerlerine hazırlanmaları gerektiğini haber vermektedir. [Bkz. Buhârî, Sahih, Eyman, 16, 18, el-Mürteddin, 1; Müslim, Sahih, İman, 220, 221; Ebu Dâvud, Sünen, Eymân, 1; Tirmizî, Sünen, Büyû', 42; Ibn Mâce, Sünen, Ahkâm, 7; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 379, 442, V. 211, 212; Zeylâî, Nasbu'r-Râye, III, 292, 293]

Hanefi, Hanbelî ve Malikilere göre ğamûs yemininden dolayı keffaret yoktur. Yemin eden kişi Allah'tan af dilemeli, tevbe istiğfar etmelidir. Çünkü bu yemin Allah'a karşı büyük bir cür'ettir, onu hafife almaktır; böyle büyük bir günahın keffaretle giderilmesi mümkün değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisinde beş şeyden dolayı keffaret olmadığını söylemiş ve kişinin uymak zorunda olduğu yemini bunlardan saymıştır. [Şevkânî, Neylü'l-Evtar, VIII, 264] Buradaki kefaretin olmayışından maksat, bu yeminin günahını kefaretin silemeyeceğidir. Kâsanî [v. 587/1191] tevbe ve istiğfarın, ğamûs yemininin keffareti olduğunu söylemektedir. [Kâsânî, Bedâiu's-Sanâi, III,15]

Şâfiîlere göre bu yeminden dolayı keffaret gerekir. [Merginânî, el-Hidâye, II, 72; Ibn Kudâme, el-Muğnî, XI, 178; Şirbinî, Muğni'l-Muhtâc, IV; 325]

***

Mün'akide yemin, mümkün ve geleceğe ait olan bir şey hakkında yapmak veya yapmamak için yapılan yemindir. Mesela; "Vallahi ben yarın borcumu vereceğim, vallahi ben falan kimse ile konuşmayacağım" denilmesi gibi... Böyle bir yemin üzerinde durulur ve gereği yerine getirilirse keffaret gerekmez. Fakat yemin bozulursa, keffaret verilmesi icap eder. Mesela yukarıdaki yemininde borcunu ödemezse veya konuşmayacağı kişiyle konuşursa, yemin bozulmuş olur ve keffaret ödenir.

İşte yalnız bu tür yeminlere riayet edilmemesinden dolayı keffaret gerekir. Yemine riayetsizlik ister bir zorlama karşısında, ister unutarak, ister yanılarak olsun, hüküm aynıdır. Bu tür yeminin bozulmasında dinî bir vazifeyi yerine getirme veya insanlar için bir yarar varsa, yemin bozulur ve keffaret ödenir. Bozulmasında bir yarar yoksa, yemine riayet edilmesi gerekir. Mesela bir kimse kimse borcunu ödememeye veya ebeveyni ile konuşmamaya yemin etse, bu yemine riayet etmez/edemez. Borcunu vermesi ve anası-babası ile konuşması gerekir. Sonra da Cenab-ı Hak’tan af dileyerek keffaretini yerine getirir.


Mün'akide yemin de kendi arasında, mürsel, muvakkat ve fevr olmak üzere üçe ayrılır:

a- Mürsel yemin: Bir fiili yapıp yapmamayı zamana bağlamadan edilen yemindir. Meselâ, bir işi yapacağına yemin eden ama bunu zamana bağlamayan kişinin ettiği yemin mürseldir. Ölüm anına kadar ettiği şeyi yapıp yemininden kurtulabilir. Belirli bir sürenin geçmesi ile yemini bozmuş sayılmaz. Bu yemine "mutlak yemin" de denilir.

b- Muvakkat yemin: Bir zamana bağlı olarak edilen yemindir. Bu yemin, filin bağlandığı zamanla kayıtlıdır. Zamanın dolması ile yeminin hükmü sona erer. Meselâ bir meyveyi üç gün yemeyeceğine yemin eden kişi, üç gün dolduktan sonra o meyveyi yese yeminini bozmuş sayılmaz. Belirli bir süre içinde bir şeyi yapmaya yemin eden kişi, o işi ön gördüğü süre içinde yaparsa, yemininden kurtulmuş olur. O süre içinde yapmazsa, daha sonra yapsa bile yeminini bozmuştur; keffaret ödemesi gerekir. Şayet yemin eden kişi süre dolmadan ölürse, Ebû Hanife ve Muhammed'e göre yeminini bozmuş olmaz. Ebû Yusuf'a göre bozmuş olur. (Rahımehumullah) Bu yemine "mukayyed yemin" de denilir.

c- Fevr yemin: Bir sebebe bağlı olarak edilen yemindir. Başka ifadeyle; kendisi ile gelecek değil şimdiki zaman kasdedildiğine karineler bulunan yemindir. Bir soruya cevap verirken edilen yemin bu kabıldendir. Meselâ yemek yiyenlerin yanlarına gelen birisine "buyur ye" demelerine karşılık onun, "vallahi yemem" demesi fevr yeminidir. Gelecekle değil o anla ilgilidir. Dolayısıyla daha sonra bir şey yemesi ile yeminini bozmuş olmaz. [Tahânevî, Keşşafu Istılahâti'l-Fünûn, II, 1549, 1550; Muhammed Ravas Kal'acî, Hamid Sadık Kuneybî, Mu'cemu Lüğâti'l-Fukahâ, 514]

Mün'akide yemininde yeminin gereğini yapmaya ‘berr’, yapmamaya ‘bârr’, yemini bozmaya ‘hins’, bozana da ‘hânis’ denilir. Bu türden bir yeminin gereğini yapan kişi yemininden kurtulmuş olur. Yemininde hânis olan kişiye ise keffaret gerekir. Yeminde aslolan ona sadakat göstermektir. Ancak bu, yemin edilen şeyin dinî hükmüne göre farklılık gösterebilir.

Yanlışlıkla yapılan yemin, yemin-i lağv, yemin-i mün'akide, Ğamûs (yalan yere edilen) yemin, Mürsel yemin, Muvakkat yemin, Fevr yemin,

Yorumlar (3)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla