Sorular | Soru sor

İhvân-ı Safâ...

Selamün aleyküm hocam, bugünkü gazetelerden birinde “İhvân-ı Safâ’nın toplum düşüncesi” başlıklı bir haber okudum, bunlar kimlerdir, nasıl bir ekoldür, bilgi verebilir misiniz? syglar..

Hemen belirtmemiz gereken husus; bunların itikaden-amelen-meşreben Ehl-i Sünnet dışı bir cereyan oluşudur.

Tam isimleri “İhvanü’s-Safâ ve Hullânü’l-Vefâ ve Ehlü’l-Adl ve Ebnâü’l-Hamd”dır. [Bkz. İSAM, İslam Ansiklopedisi, 22, 1-6] Yâni “Safa/huzur kardeşleri ve vefâ dostları, adalet ehli ve hamd nesli” diye terceme edebileceğimiz bir isim. İsim güzel olmasına güzel de, müsemmâsı maalesef ismin mefhumuna/manasına uygun değil.

***

Bu cemâat, kendi içinde bir hiyerarşi ile teşkilatlanmıştı. Çıraklar, reisler, hakîmler ve melikler... Çeşitli şehirlerde organize olmuşlar, kendi düşünceleri/inanç sistemleri çerçevesinde ilim adamları yetiştirmişler ve dünyâ târihinin ilk ansiklopedisini vücuda getirmişlerdi... Toplam elli iki risâleden oluşan ve mantıktan matematiğe, ilâhiyâttan kimyaya kadar zamanlarının bütün ilim dallarındaki temel bilgileri derlemişlerdi… Tabii bu risâlelerin, kendilerine has bir ilimler tasnîfi dâiresinde gerçekleştirildiğini de kaydetmek gerekir.

İhvân-ı Safâ akımı, temel endişelerini, güyâ “yanlış bilgiler ve bâtıl düşüncelerle kirletilmiş olan dini, felsefe ile yeniden temizlemek” cümlesiyle ifâde etmektedir. Ne demekse, nasıl bir düşünce ve metod ise, felsefeyle din temizliği!.. “Teşbihte hata olmaz, hatasız da teşbih olmaz” demiş atalarımız. Af buyrun; bu da bir nevi “necasetle taharet” gibi bir şey… Bırakınız ilmi, çıplak aklın-mantığın, tab’-ı selimin bile kabul edebileceği yol ve yöntem değil elbette.

***

Kendi ifadeleriyle düsturları/ilkeleri şudur: “Kardeşlerimizin ilimlerden hiçbirine düşman olmamaları, hiçbir kitabı hor görmemeleri, mezheplerden hiç birine ön yargıyla bakıp taassuba düşmemeleri gerekir. Çünkü bizim görüş ve mezhebimiz, bütün mezhepleri kapsar, onlardan hiç birine düşman değildir ve bütün ilimleri kuşatır. Bu da başlangıcı ve sonu, gizliliği ve açıklığı... itibârıyla hepsinin bir tek prensip, bir tek sebep ve bir tek âlem ve bir tek rûhtan meydana gelmeleri bakımından mahsûs (duyulur-hissedilir) ve (ma’kûl) akledilir varlıkların tetkikidir.”

Ancak, kendilerini bunca masum göstemelerine gayretlerine rağmen, bir nevi Hindistan’da Ekber Şah’ın ‘karma din’ saçmalığına benzer bir faaliyetin öncüsü denilebilecek bir teşekküldür İhvân-ı Safâ… XV. yüzyılda Basra’da ortaya çıkmış, dinî, felsefî, siyasî ve ilmî hedefleri olan, faaliyetlerini gizli olarak sürdürmüş organize bir topluluk… Abbasî Devleti’nin son zamanlarına rastlayan, dinî, felsefî ve siyasî çekişmelerin yaygın olduğu bir dönemde felsefî ve ilmî çalışmaları, sözde dinî ve ahlâkî gayretleriyle birlik ve beraberlik, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışmayı öne çıkararak güyâ İslam toplumunu fikrî bakımdan yeniden derleyip toparlamayı hedefleyen bir klik…

***

Bu grup, tarikat olarak önce 980 yılında Irak'ta Zencîler ayaklanmasının tamamen bastırılmış olduğu sırada Vâsıt bölgesinde meydana çıktı... İnsan ruhunun ölümsüzlüğüne(!), karşılıklı yardımlaşma ve eğitim ile ruhların arınacağına inanan kişilerin bir araya gelmesinden doğan bu İhvanü’s-Safa, daha çok Yeni-Eflatunculuk görüşünün tesiri altında idi. C. Brockelmann, kendi perspektifinden bunların görüşlerinin temellerini şöyle açıklıyor (tabii bu tesbitlerde katıldığımız hususlar olduğu gibi, katılmamız mümkün olmayan noktalar da mevcut):

"İran'ın Tanrı'nın esirgeyiciliği fikriyle Hermetizm (manaca kapalı, zor anlaşılırlık) kökenli Gnostik (hikmetli sözlerden örülü manzumeleri benimseyen) kurumları… Yunan felsefesinin unsurları ve aydınlıkların Mani (saplantı) dini… Ön asya (Anadolu) ırkının miras olarak doğuda yayılmış olan esrarengiz eğilimlerine uygun düşen bâtınî doktrini halinde birbirine zıt ve şan-şöhret düşkünü kışkırtıcılar tarafından türlü zamanlarda en iyi politika aracı olarak kullanıldı. Bu kurallar edebî biçimlerine yüzyıl sonra ‘Halis kardeşler’in ansiklopedik eserlerinde erişti."

***

S o n u ç

Bazılarına göre, bunlar Şiî-İsmailî mezhebine bağlıdır. Ancak, İmamiye’nin ‘İmam-ı Müntazar’ hakkındaki görüşlerini tenkit ettikleri de bilinmektedir. O bakımdan onları koyu bir Şiî-İsmailî grup olarak değerlendirmek isabetli olmayacağı gibi, Şiilikten tesirlenmediklerini söylemek de mümkün değildir.

Kısacası tabir cazise, tam da “ortaya karışık” nev’inden bir taifedir/zümredir İhvân-ı Safâ… Ehl-i Sünnet Müslümanlarının, benzeri sapık fırkalardan olduğu gibi, bunların da inanç ve düşüncelerinden son derece uzak durmaları fevkalade önem arzetmektedir!

_________________
Cevabın hazırlanmasında faydalanılan kaynaklar:
• Meydan Larousse, İhvanü's-Safa maddesi
• Ana Britannica - Cilt 11 - İhvanü's-Safa maddesi, ss.483 İstanbul 1989
• Mezhepler Tarihi - İsmet Zeki Eyüboğlu - Geçit Kitabevi 1987
• Adel Ava'nın makalesi - A.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi - çeviren H. R. Atademir
• C. Brockelmann, İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi,çeviren N. Çağatay
• Bayram Ali Çetinkaya, Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri -İhvan-ı Safa Modeli- İnsan Yay. İst.2008
• İsmail Yakıt, İhvan-ı Safa Felsefesinde Bilgi Problemi, İ.Ü. Edebiyat Fak.Yay. İst.1992
• Süleyman Koç, İhvan-ı Safa'da Din Felsefesi, M.Ü.S.B. Enst. (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi)İst. 1992
• Enver Uysal, İhvan-ı Safa Felsefesinde Tanrı ve Âlem, İst. 1998
• Ahmet Koç, İhvan-ı Safa'nın Eğitim Felsefesi, İst.1999
• Hamdi Onay, İhvan-ı Safa'da Varlık Düşüncesi, İnsan Yay., İst.1999
• Ian Richard Netton, Muslim Neoplatonists - An Introduction to the Thought of the Brethren of Purity, London, 1982
• tr.wikipedia.org/wiki/İhvan-ı_Safa

İhvân-ı Safâ, “İhvanü’s-Safâ ve Hullânü’l-Vefâ ve Ehlü’l-Adl ve Ebnâü’l-Hamd”, itikaden-amelen-meşreben Ehl-i Sünnet dışı bir cereyan, isim, müsemmâ, “necasetle taharet”, “Teşbihte hata olmaz, hatasız da teşbih olmaz”, “ortaya karışık”, Ekber Şah, karma din,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com