Sorular | Soru sor

Kur'an'dan ezberlenecek miktarlar ve hükümleri

Kur'an-ı Kerim'den ne kadarını ezberlemek farz-ı ayn, ne kadarı vâciptir? Tamamını ezberlemenin yani hafızlığın hükmü nedir?

Her Müslümana, namazı caiz olacak kadar Kur'ân-ı Kerîm'den ezberlemek bir farz-ı ayndır.

Fâtiha sûresi ile diğer bir sûreyi ezber etmek ise vaciptir; tabii bununla farz da yerine getirilmiş olur.

Kur'ân-ı Kerîm'in diğer kısımlarını/tamamını ezberlemek yani hafız olmak ise, Müslümanlar için bir farz-ı kifayedir. Belli ve yeterli miktar Müslümanın bu vazifeyi yerine getirmesiyle, İslâm toplumunun tamamı bu sorumluluktan kurtulur. Ancak hafızlık sevabını da, Kur'an'ı ezberleyen o insanlar alır.

***

Yukarda geçen fıkhî kavramların açıklamasına gelince...

1. Farz: Dinen yapılması kesin delillerle emredilen şeye farz denir.

Farzın hükmü: Yapan sevap kazanır, özürsüz olarak yapmayan azabı hak eder. İnkâr eden ise (Allah korusun) dinden çıkmış olur.

Farz, farz-ı ayn ve farz-ı kifâye olmak üzere, iki kısımdır.

(a) Farz-ı ayn: Her mükellefin/yükümlülük sahibi Müslümanın yapması gereken farz demektir. Farz-ı ayn, bazılarının yapmasıyla diğer mükelleflerden sâkıt olmaz, onlardan yükümlülük kalkmaz. Onu her mükellefin yapması gerekir. Namaz kılmak, oruç tutmak, namazı caiz olacak kadar her Müslümanın Kur'ân-ı Kerîm'den bir miktar ezberlemesi gibi...

***

(b) Farz-ı kifâye: mükelleflerden bir kısmının yapmasıyla diğerlerin­den sorumluluğun kalktığı farzdır. Bunlar, İslâm’ın topluma yüklediği görevlerdir. Bu görevi hiç kimse yapmazsa mükelleflerden her biri bundan ayrı ayrı sorumlu olurlar. Cenaze namazının kılınması, cihad, kaza (yargı) ve fetva işlerinin yerine getirilmesi... Dini ilimlerde ve toplu­mun ihtiyaç duyduğu diğer bilim dallarında yetişmiş elemanların, bir kısım sanat ve meslek erbabının bulunması... Düşmana karşı hazır­lıklı olma gibi görevler birer farz-ı kifayedir. Bu görevleri yerine geti­renler bunun sevabını alırlar. Yani farz-ı kifâye'nin sevabı, yalnızca onu yapanlara aittir. Sorumluluksa toplumun tamamına ait olup hiçbir mükellef tarafından yapılmayacak olursa, bütün mükellefler günahkâr olur.

***

2. Vâcip: Delil yönünden farz kadar kesin olmamakla beraber, İslâmiyetçe yapılması istenen şeydir. Vitir ve bayram namazlarını kılmak ve kurban kesmek gibi.

Vâcibin hükmü: Yapan sevap kazanır, özürsüz olarak yapmayana azap gerekir. Ancak kesin delil ile sabit olmadığı için, farzda olduğu gibi vâcibi inkâr eden dinden çıkmış olmaz.

***

Hanefî mezhebi dışındaki mezheplerde ayrıca bir “vâcip” kav­ramı yoktur; farz ile vâcip aynı anlamdadır.

Hanefî mezhebi, kesinlik derecesine ulaşmamış bir delil ile sabit olan şeyi vacip kapsamına so­kar...

Öbür mezhepler ise Hanefî mezhebinin vâcip saydığı şeylerin bir kısmını farz, bir kısmını da sünnet kategorisinde sayarlar...

Mesela namazda ta’dîl-i erkân; yani kıyam, rukû, sücûd gibi her rüknü rahat bir şekilde ye­rine getirmek... Bu esnada organların hareketsiz ve sâkin kalmasını sağlamak, Ebu Hanife’ye (rh.) göre vâcip; diğer mezheplere göre farzdır.

Hanefî mezhebinde vâcip olan vitir ve bayram namazları ise, Şafiî mezhebinde sünnettir.


ezber, hafız, farz, farz-ı ayn, farz-ı kifâye, vâcip,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com