Sorular | Soru sor

Haramlığı-helâlliği şüpheli olanları nasıl ayırt edeceğiz?

Hocam, Peygaber Efendimizin sözleriyle haramlar ve helaller belli, ama onların arasında bir kısım şüpheliler var, onları nasıl ayırt edip kaçınacağız?

Evvela şu gerçeğin altını çizelim; Allah Teâlâ'nın bize helâl kıldığı nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Bunlarla yetinmeyip haram olma ihtimâli bulunan şeylere yönelmek, kulluğa yakışmayan bir davranıştır.

Öte yandan kullanılması şüpheli olan şeylerden sakınacağım diye, helâl olan nimetlerden uzak durmak veya helâl olan nimetler hakkında vesveseye düşüp gereksiz tereddütlere kapılmak ve böylece Müslümanları sıkıntıya sokmak da doğru değildir.

Müslümanın bozulmamış selim aklı-vicdânı iyilikle kötülüğü, şüpheli olan şeyle şüpheli olmayanı ayırabilecek bir özelliğe sâhiptir. Mü'min, içinde yankılanan bu ilâhî sese kulak vermelidir. Bu hakikate işaret eden şu hâdise ne kadar mânidar ve dikkat çekicidir:

Ashaptan Vâbisa bin Ma'bed (r.a.) diyor ki; birgün Resûlullâh’ın (s.a.v) huzûruna varmıştım. Bana:

“İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.

"Evet!" dedim. O zaman şunları söyledi:

“Kalbine danış. İyilik, kalbin uygun gördüğü ve yapılmasını tasdik ettiği şeydir. Günâh ise içini tırmalayan ve başkaları sana «Yap!» diye fetvâlar verseler bile, içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.” (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, IV, 227-228; Dârimî, Sünen, Büyû, 2)

Hasılı, yapılan bir iş gönülde huzursuzluk doğuruyor ve o işin başkaları tarafından duyulması istenmiyorsa, o hareket mutlaka şüphelidir, çirkindir ve yapılmaması gerekir. Çünkü insanların çoğu, yaptıkları iyiliğin duyulmasını, bu sebeple kendilerine gıpta ile (hayranlıkla) bakılmasını isterler. Bu, herkesin rahatlıkla kullanabileceği şaşmaz bir ölçüdür. Dolayısıyla, yapılan bir hareketin günâh olup olmadığı husûsunda şüpheye düşmek bile, o hareketi terk etmek için yeterli bir sebeptir.

Bu ölçüden hareketle mü'min, herhangi bir işi yapmaktan dolayı gönlünde bir rahatsızlık hissediyor, içini bir şüphe ve tedirginlik kemirip duruyorsa, derhal o işten vazgeçmelidir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bu sahâbîye iyiliğin ne olduğunu kalbine danışarak öğrenmesini tavsiye ederek, günâh ve ihtiraslarla zedelenmemiş bir kalbin iyiyi kötüden ayırt edebileceğini söylemiştir. Göğsünde İslâm ve iman meş’alesi bulunan kimsenin, Allâh'ın lûtfettiği ilâhî bir nûra sâhip olduğunu ifâde eden “Allah kimin gönlünü İslâm'a açmışsa, o, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir?" [Zümer suresi, 22] ayeti de bu gerçeği tasdik etmektedir.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mübârek parmaklarıyla Vâbisa'nın göğsüne vurarak ısrarla; “Gönlüne sor, kalbine danış!” buyurması, herkesin kendi problemini daha iyi bileceğini göstermekte, içinde bir şüphe ve tereddüt uyanınca da, o işten sür’atle uzaklaşması gerektiğini belirtmektedir.

***

Şüpheli bir durumdan kaçınmak mevzuu ile alakalı çok önemli bir örnek:

Ashâb-ı kirâmdan Ukbe bin Hâris’in (r.a.) başından geçen şu hadise, şüpheli işlerden uzak durma mevzuunda Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) kesin tavrını en açık bir şekilde ortaya koymaktadır:

Ukbe bin Hâris, Ebû İhâb bin Azîz'in kızı ile evlenmişti. Bu olay üzerine bir kadın geldi ve:

"Ben Ukbe'yi de, evlendiği kadını da emzirmiştim" dedi. Ukbe o kadına:

"Beni emzirdiğini bilmiyorum. Üstelik bunu bana daha önce de hiç söylemedin." dedi. Sonra da bineğine atlayıp Sevgili Peygamberimize danışmak üzere Medine'ye geldi. Meseleyi hemen Efendimize (s.a.v.) açtı. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):

“Mâdem ki böyle deniyor, o kadınla nasıl evli kalabilirsin?” buyurunca, Ukbe ile karısı derhal ayrıldı ve kadın bir başkasıyla evlendi. [Buhârî, Sahih, İlim, 26]

haram, fetva, çirkin, helâl, şüphe, tereddüt, İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin, Kalbine danış, gönlünde bir rahatsızlık, gönlüne sor, Ukbe bin Hâris, Ebû İhâb bin Azîz, emzirmiştim,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com