Sorular | Soru sor

Namazdaki rukünlerin manası-esrarı-hikmeti…

Bir sorum olacaktı: Namazdaki rukunların ve belli şekillerdeki hareketlerin anlamları nedir, bu konuda bilgi verebilir misiniz? Slm..

Bilineceği üzere namazın sayı ve şekil tarafının hikmeti yani sırrı, sebebi, derin manası üzerine hayli te’viller-yorumlar-açıklamalar yapılmıştır. Ama haliyle bunlar beşeridir… Her âlim-ârif-âbid kendi hal ve intibaına göre yapmıştır. Bu cümleden olarak Yusuf bin Zeynüddin hazretlerinin telifi olan “Ruhu’s-Salât Aynü’l-Hayat” bu mevzuda yazılmış en güzel eserlerdendir. Tavsiye edebiliriz. Arapçadır, tercemesi de yapılmıştır merhum Mehmed Emre hocaefendi tarafından. Fazilet Neşriyat’tan temin edebilirsiniz.

Sadede gelecek olursak, namazdan maksat; Allah Teala’nın emrini yerine getirmek ve O’nunla daha canlı, daha yakın, daha müessir bir râbıta kurmaktır. Bu yaklaşma ve irtibat, huzur ve vuslat esnasında zihin-akıl, şuur ve beden işbirliği halinde olmalıdır. Kalp ve kalıp aynı yerde bulunmalı, aynı merekeze bağlı kalmalıdır. Bu işbirliği maksada kavuşmayı mutlaka daha kolay kılacaktır.

"Allahu ekber: Allah en büyüktür, ondan yücesi yoktur" diyerek ellerimizi yukarıya kaldırdığımız zaman, önümüzdeki dünya işlerini, mâsivâyı yani Allah'tan başka ne varsa hepsini-her şeyi arkaya atarız… Çünkü hiçbir şey O'ndan büyük ve Ona kulluktan daha önemli değildir…

Sonra O'nun kelâmı (Kur'an-ı Kerim) ile konuşmaya başlarız… Bu konuşma bizde, -atalarımızın “teşbihte hata olmaz, hatasız da teşbih olmaz” sözünden hareketle- sevgilisinin mektubunu okuyan âşık misâli bir hasret, bir iştiyak, bir vuslat/kavuşma arzusu uyandırır…

Sonra bu arzuyu tatmin için huzurda eğiliriz… Bu hareket vuslat iştiyakımızı biraz daha kamçılar, yerlere kapanmak isteriz… Bu da tam olsun diye tekrar düzelir ve oradan secdeye kapanırız…

Secde; kulun Allah'a en yakın olduğu andır, orada Mi’râc yaşanır… “Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise secdede duayı çok yapın.” [Müslim, Sahih, Salât 215; Ebû Dâvud, Sünen, Salât 152]

Yine buyurdular ki; “Namaz, mü'minin Mi’râcıdır." [Bkz: Fahreddin er-Razi, et-Tefsîru’l-Kebîr, 1, 226; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, 10, 453, Tevbe suresi 74. ayetin tefsiri]

İnsan Rabbi karşısında maddî olarak ne kadar eğilir ve küçülürse, mânen o nisbette büyür ve yücelir.

Sonunda oturur, “Tahiyyât” okuruz… Tıpkı Mi’râc sonrası Efendimizin (s.a.v.) okuduğu gibi…

Tahiyyât; Allah'a içten niyazımızı, hamd u senamızı (övgümüzü), duygularımızı arz etmektir. Karşılıklı selamlaşmaktır… Yaşanan tecrübe sonunda şahitlik ederek O'nun varlık ve birliğini güçlü bir şekilde dile getirmektir.

Hulasa etmek gerekirse namazın özü:

- Allah Teala'nın huzurunda, kalbin huşu (saygı ve korku) ile dolması,

- Dil ve kalp ile Allah'ın anılması,

- Bedenle O'na âzamî derecede tâzim ve huşûun (saygı tavrının) sergilenmesinden ibarettir.

namaz, akıl, Mi'rac, beden, huzur, rukün, vuslat, zihin, şuur, mâsivâ, Tahiyyât, özü,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com