Sorular | Soru sor

Duanın âdap ve incelikleri

duadakı ıncelıkler kısı nasıl ıstemelıdır

Duâda dikkat edilmesi gereken hususlar-incelikler

Her ibadetin kendine mahsus bir âdâbı olduğu gibi duâ yaparken de dikkat edilmesi gereken bazı şartlar-incelikler vardır. Nitekim Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biri duâ edince; ‘Ya Rabb, dilersen beni affet! Ya Rabb, dilersen bana rahmet et!’ demesin. Bilakis, azimle (kesin bir üslupla) istesin, zira Allah’ı (şu veya bu işe) zorlayabilecek hiçbir kudret yoktur.” [Buhârî, Sahih, Deavât, 21; Tevhid, 31; Müslim, Sahih, Zikir, 7; Tirmizî, Sünen, Deavât, 79; Ebu Davud, Sünen, Salât, 358; İbn Mâce, Sünen, Duâ, 8] Binaenaleyh birçoklarının yaptığı gibi, duânın sonunda “inşaallah” denmez. Mesela “Rabbim affetsin inşaallah” denilmez, sünnete aykırıdır. “Rabbim affetsin” demek kâfidir. Bu güzel kelâmın yani “inşaallah”ın yeri orası değildir. O, temenni cümlelerinin sonunda söylenir.

Yine, Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Sizden biriniz; ‘ben Rabbime duâ ettim de duâmı kabul etmedi’ deyip acele etmediği müddetçe, duâsı kabul edilir.” [Buhârî, Sahih, Deavât, 22; Müslim, Sahih, Zikr, 92; Tirmizî, Sünen, Deavât, 145] buyurmuşlardır.

Binaenaleyh, duânın kabul edilmesinde acele etmemek duânın âdâbındandır. Duâ eden duâsında ısrar etmeli, duâya devam etmelidir. Her halde, er veya geç duâsı müstecab olur. Bir de duâsı dünyada müstecab olmasa bile, kul bunu yine kendi lehine bilip Allah’tan ümidini kesmemelidir. Çünkü Fahr-i Kainat Efendimiz (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmaktadır:

“Hiçbir Müslüman yoktur ki, bir günah ve yakınlarla ilgiyi kesme isteği olmayan bir duâ ile Allah’a niyaz etsin de, Allah ona şu üç şeyden birini vermesin: Ya isteğini aynen yerine getirir; yahut onun isteğini ahireti için saklar; yahut da duânın dengi olan bir kötülüğü ondan savar. Dediler ki: ‘O halde çokça duâ edelim’. Buyurdu ki; ‘Allah da çokça kabul eder.” [Müslim, Sünen, Zikr, 92; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned, 3, 18]

Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulur:

“Allah Teala, kıyamet günü mü’mini çağırır, huzurunda durdurur ve ona der ki:

- Kulum, ben sana, bana duâ etmeni emretmiş ve duâna icabet edeceğime söz vermiştim. Bana duâ ediyor muydun? Kul:

- Evet, Ya Rabbi, der. Allah Teala:

- Ama ben senin her duâna cevap verdim. Falan falan gün, başına gelen bir üzüntüyü kaldırmam için bana yalvarmıştın, ben de o üzüntüyü kaldırıp seni sevindirmemiş miydim? Kul:

- Evet, Ya Rabbi, der. Allah Teala:

- O duânı dünyada kabul ettim. Falan falan gün de yine, başına gelen bir sıkıntıyı def etmem için bana yalvarmıştın, fakat sıkıntının gittiğini görmemiştin? Kul:

- Evet, Ya Rabbi, der. Allah Teala:

- İşte, o duâna karşılık sana Cennet’te şunu hazırladım. Falan falan gün de bir dileğini yapmamı istemiştin yaptım. Kul:

- Evet, Ya Rabbi, der. Allah Teala:

- Onu da sana dünyada verdim. Falan falan gün de bir muradını vermemi istemiştin, muradın yerine gelmemişti. Kul:

- Evet, Ya Rabbi, der. Allah Teala:

- İşte, o duânın yerine de Cennet’te sana şunu şunu verdim.’

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) şöyle devam eder:

“Hâsılı; Allah Teala, mü’min kulunun yaptığı duâlardan hiçbirini bırakmaz, hepsini sayar... Ya bunları dünyada kul için yaptığını veya ahirete bıraktığını söyler. O makamda mü’min, keşke dünyada hiçbir duâsı(nın karşılığı) yapılmayıp ahirete bırakılmış olsaydı, diye temenni eder.” [el-Münzirî, a.g.e., 2, 479]

Duânın âdâbı (edepleri)

Yapılan duânın Allah katında müstecap olabilmesi için duânın âdâb ve şartlarına riayet etmek gerekir. Duânın âdâbından önemli bazı maddeleri şöyle sıralayabiliriz:

1. Evvela abdestli bulunmak...

2. Kıble’ye yönelerek duâ etmek, duâ ederken elleri yukarıya kaldırmak, fakat gözleri göğe dikmemek... Hz. Enes’ten (r.a.) rivayet edildiğine göre, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, duâ ettiği zaman, koltuk altı görülünceye kadar ellerini kaldırır ve duâda parmakları ile işaret etmezdi. [Buhârî, Sahih, İstiska, 21]

Elleri semaya kaldırıp avuç içlerini açarak duâ ettikten sonra, elleri yüze sürmelidir. Nitekim Hz. Ömer’in (r.a.) rivayetinde, “Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ellerini duâya kaldırdığı zaman, yüzüne sürmeden salıvermezdi” denilmiştir. [Tirmizî, Sünen, Deavât, 11]

Duâ ederken gözler semaya kaldırılmaz. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde Rasûlullah (s.a.v.), “Bir takım insanlar ya namazda duâ ederken gözlerini semâya dikmekten vaz geçerler yahut gözleri kör olur!” [Buhârî, Sahih, Ezan, 92; Müslim, Sahih, Salât,118; İbn Mâce, Sünen, İkâme, 68] buyurmuştur.

3. Sesi fazla yükseltmeden, gizlice yalvararak duâ etmek... Nitekim, Allah Teala A’raf suresi 55.ayette, “Rabbinize yalvararak ve gizlice duâ edin, çünkü O, haddi aşanları (duada bağırıp çağıranları) sevmez.” buyurmaktadır.

Ebû Musa’l-Eş’arî (r.a.) diyor ki: Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ile bir sefere çıkmıştık. Halk (yolda, bir ara) yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), “Ey insanlar! Nefislerinize karşı merhametli olun. Zira sizler, sağır veya burada bulunmayan birisine dua etmiyorsunuz. Siz, işiten, gören ve sizinle beraber olana dua ediyorsunuz. Sizin duâ ettiğiniz (Allah) her birinize, bineğinin boynundan daha yakındır.” [Buhârî, Sahih, Deavât, 50,67, Cihâd,131, Kader,7, Meğâzî, 38, Tevhîd, 9; Müslim, Sahih, Zikir, 44; Tirmizî, Sünen, Deavât, 3,59; Ebu Dâvud, Sünen, Salât, 361] buyurmuştur. Allah Teala, duâsını gizlice yaptığı için Zekeriya aleyhisselamı överek şöyle buyurdu: “O, Rabbine gizlice niyaz ettiği zaman.” [Meryem suresi, 3]

4. Duâya hemen muradını söyleyerek değil, Allah’ı tesbihle, Besmele ile Allah’a hamd ve Rasûlüne salât ve selam ile başlamak... Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Sübhane rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb” diye duâya başlardı.

5. Duaya böylece başlayıp devam ederek dilek ve isteğini belirtmek gerekir.

6. Duâyı, yine başlangıçta olduğu gibi Allah’a hamd ve Resulüne salât ve selâmla bitirmek gerekir. Çünkü Allah, iki salavât-ı şerîfeyi kabul eder. Bunları kabul edince aradaki duâyı da bunların hürmetine kabul edeceği umulur.

7. Duâda yapmacık sözlerden sakınmak gerekir. Duâ ederken cümlelerde vezin ve kafiye aramamak, seci’ yapmaya çalışmamak, yapmacığa asla kaçmamak gerekir. Zira duâ, yalvarma yeridir, orada yapmacığın işi yoktur.

Duâda tekellüf edip seci’li (zorlanarak uyumlu, sanatlı) sözler sarf edenleri, Allah sevmez. En doğrusu, Kur’an, Rasûlullah Sahabe ve Evliyaullah’tan vârid olan duâlardan fazlaya kaçmamalıdır. Bir hadislerinde Rasûlullah (s.a.v.), “Duâda secî’den, yapmacık sözlerden kaçının. ‘Allah’ım! Senden Cenneti ve beni Cennete yaklaştıracak söz ve ameli diler; Cehennem ve Cehenneme yaklaştıracak söz ve işlerden sana sığınırım’, demek kâfidir” [Buhârî, Sahih, Deavât, 19; Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., 6, 217; Gazâlî, İhyau Ulûmi’d-Din, Beyrut, 1986, 1, 882] buyurmuşlardır.

8. Huzû ve huşû içinde, Allah’tan korkarak ve kabulünü umarak istediği şeyde ısrarla durmaktır. Zira Allah Teala, Enbiya suresi 90. ayette, “Doğrusu onlar iyiliklerde yarışıyorlar, umarak ve korkarak bize yalvarıyorlardı. Bize karşı derin saygı duyuyorlardı” buyurmaktadır.

9. Cân ü gönülden duâ etmek ve duânın kabul edileceğine kesin olarak inanmak... Zira bu hususta, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Duâ ettiğiniz zaman, kabul olunacağına inanarak Allah’a duâ edin. Bilmiş olunuz ki, gafletle oyalanan kalbin duâsını, Allah kabul etmez.” [Tirmizî, Sünen, Deavât, 66. 24]

10. Israr ile duâ etmek ve duâyı üç kere tekrarlamak. İbn Mes’ûd (r.a.) şöyle demiştir:

“Rasûlullah (s.a.v.) duâ ettiği zaman, üç kere tekrar ederdi; Allah’tan bir şey istediği zaman, üç kere isterdi.” [el-Münzirî, a.g.e., 2, 484]

11. Huzur-i kalp ile duâ etmek, duâ ederken Allah’tan başka her şeyi kalpten çıkarıp yalnız O’na güvenmek.

12. Kimin hakkını çiğnemiş, kime kötülük etmişse onlardan helâllik almak, herkesin hakkını geri vermek, günahlara tevbe etmek, ibadet ve taate yönelmek suretiyle kalbi temizlemeye çalışmak.

13. Allah’a duâ etmekten asla bıkmamak, hem darlık hem de bolluk zamanında Allah’a daima duâda bulunmak gerekir.

Duânın kabulü için âdâbına ve şartlarına riayet etmek gerekir. Bu âdâp ve şartların hepsinin mevcut olduğu bir durumda, duânın kabul olunması ümidi galib ise de kabul olunması, yine de Allah Teala’ın iradesine bağlıdır. Dolayısıyla Cenab-ı Hak dilerse kabul eder, dilemezse kabul etmez. Fakat kul, duânın âdâbına riayet ederek, ısrarla duâya devam etmelidir. Allah, yaptığımız ve yapacağımız duâlarımızı dergâh-ı izzetinde ahsen-i kabul ile makbul buyursun. Âmin...

dua, kıble, bir günah, âdabı, incelikler, inşaallah, acele etme, kabul edilir, ümidini kesme, çokça duâ edelim, Allah da çokça kabul eder, sıkıntıyı def etme, yakınlarla ilgiyi kesme isteği, elleri yukarıya kaldırmak, gözleri göğe dikmemek,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com