Sorular | Soru sor

Nefsin mertebeleri ve en son çıkılabilecek makam

Ehli sünnet üzere olan bir cemaate bağlı bir insan en fazla hangi makama ulaşabilir? Nefsin makamları hakkında bilgi verir misiniz?

İtikadda, amelde ve ahlâkta Ehli Sünnet üzere olup, hakiki bir mürşid-i kâmil u mükemmile merbut olan bir mü’min, merâtib-i nefs’ten Nefs-i Merzıyye makamına kadar yükselebilir. Tabii eğer nasibinde varsa...

***

Nefsin makam ve mertebelerine gelince...

Nefsin mertebeleri, yani basamak ve dereceleri yedidir:

1) Nefs-i Emmâre:

Nefs, kulun kötü ahlâk ve çirkin vasıfları, kötü his ve huyların mahalli olan lâtîfe, yani cism-i lâtîftir. Üzeri, yoğun ve kalın perdelerle örtülüdür. Bu mertebedeki nefs, kişinin en büyük düşmanıdır. Ona durmadan kötülüğü emreder. Zararlarından korunmak için, onu ezmek-kırmak ve zararsız hâle getirmek gerekir. Bunun da iki yolu vardır:

Ya riyâzatlar yapılarak, çile çıkarılarak güçten kuvvetten düşürülüp zayıf hâle getirilir...

Veya melekî rûh râbıtayla takviye edilerek o hayvanî rûha üstünlük sağlanır.

Birinci yol zor ve meşakkatli olduğu kadar, tehlikelerle de doludur.
İkinci yol ise daha emin, daha kolay ve çok daha kestirme bir yoldur.

Nefs-i emmâre kâfirdir, her şeyi inkâr eder. Asla kendinden üstün bir şey kabul etmez. Bu nefis, hakîkati bulamayanların nefsidir.

Tasavvuf kitaplarında, “Ve hiye nefsü'l-kâfirîn ve'l-fâsikîn” diye anlatılır. Yani bu nefis, kâfirlerin ve fâsıkların nefsidir.

Kısacası, inkârcıların ve İlâhî emirlerin dışına çıkan, büyük günah işleyen veya küçük günahları sürekli biçimde yapan kimselerin nefisleri emmâre mertebesindedir.

Yûsuf aleyhisselâm bir peygamber olduğu halde nefsiyle alâkalı olarak diyor ki: “Ben nefsimi tebriye etmem (temize çıkarmam). Muhakkak ki nefis, Rabbimin rahm’ettikleri (rahmetiyle korudukları) hâriç, elbette mubâlağa ile kötülüğü emredicidir!” [Yûsuf sûresi, 12/53]

Evet, o bir peygamber iken böyle söylüyorsa, ya bizim gibi sıradan insanların nefisleriyle olan durumu ne olabilir! Çok çok iyi düşünmek ve ona göre değerlendirip tedbirini almak gerekir.

***

2) Nefs-i Levvâme:

“Ve hiye nefsü's-sâlihîn mine'l-mü'minîn.” Yani bu nefis, sâlih mü'minlerin nefsidir.

Kabahatini anlayıp da pişman olanların ve daha iyisini yapamadığından dolayı kendini kınayanların nefsidir. Üzeri, hafif ve ince perdelerle kaplıdır.
Bu nefis, süflî arzulara karşı gelir ve kötülük yaptığı zaman sahibini kınar, onu hesaba çeker.

Nefs-i levvâme, emmârenin bir üst derecesidir. Rabb’imiz bunu, “... nefs-i levvâmeye yemîn ederim” [Kıyâme sûresi, 75/21] buyurarak, ehemmiyetine binâen yeminle bildirmiştir.

***

3) Nefs-i Mülheme:

Cenâb-ı Hakk'ın, takvâ ile fücûru kendisine ilhâm ettiği, isyan ile ibâdet arasındaki farkı idrâk ettirdiği nefistir. Üzeri, nûr ve zulmet karışımı perdelerle kaplıdır.

Tarîk-ı rûhânîde olanların nefsi, nefs-i mülheme'dir.
(Bazı kitaplarda “mülhime” olarak zikredilir ki yanlıştır; doğrusu, yukarıda geçtiği gibi “mülheme”dir. Yani ilhâm eden nefis değil, ilhâm alan, kendisine ilhâm olunan nefistir.)

Allah Teâlâ'nın ilhâmına kavuşan bu nefisle alâkalı olarak Kur’ân-ı Kerim'de, “Nefse ve onu tesviye buyurup, fücûrunu ve takvâsını kendisine ilhâm edene yemîn olsun” [Şems sûresi, 91/8] buyurulmaktadır.

***

4) Nefs-i mutmainne:

“Râbıta” ve “zikrullah” ile mutmain olan (sükûn ve istikrâra kavuşan) kimselerin nefsidir. Üzerinde nûrlu perdelerin ağırlıkta olduğu bir makamdır.

Füyûzât-ı İlâhiyenin nüzûlü ile meydana gelen sükûn ve istikrâr makamı ki, buna ehlüllâhın hepsi dâhildir.

Cenâb-ı Hak bu nefse Kur’ân-ı Kerim'de, “Ey mutmainne olan nefis!..” [Fecr sûresi, 89/27] kelâmıyla hitap etmektedir.

***

5) Nefs-i Râzıye:

Burası, Nefs-i Mutmainne'nin en a‘lâ mertebesidir. Hazret-i Mevlâ'nın lûtuf ve ikrâmından meydana gelen rızâ makâmıdır.
Cenâb-ı Mevlâ-yi zû'l-Celâl ve'l-Kemâl hazretleri, Kur’ân-ı Kerim'de bu nefse, “Rabbine dön, râzı olarak...” [Fecr sûresi, 89/28] kelâmiyle hitap etmektedir.

***

6) Nefs-i Merzıyye:

Bu, Hazret-i Allâh'a bağlıdır. “Ve rıdvânün minallâh (Allah'tan büyük bir rızâ)” [Âl-i İmrân sûresi, 3/15] makâmı ki, efrâd-ı ümmetnen bir kulun nâil olabileceği en yüksek rütbedir, makamdır. “Radıyallâhü anhüm ve raduu anh (Allah onlardan râzı, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır)” [Beyyine sûresi, 93/8] mertebesidir.

***

7) Nefs-i Sâfiye: Diğer bir tâbirle, Nefs-i Zekiye.

Nefs-i Sâfiye mertebesine, enbiyâ ve mürselînin dışında hiçbir kimse çıkamaz... O, peygamberlere mahsus bir makamdır. [Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hz.’den nakleden, talebesi Ziya Sunguroğlu]

Sorunuzun detaylı cevabı için ayrıca bkz. http://www.halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/332-nefis-ve-nefsin-kisimlari.html


itikad, amel, Ehl-i Sünnet, nefs-i emmare, ahlâk, Nefs-i Levvâme, Nefs-i Mülheme, Nefs-i mutmainne, Nefs-i Râzıye, Nefs-i Merzıyye, Nefs-i Sâfiye-Nefs-i Zekiye,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com