Sorular | Soru sor

Namazda kaza ve sünnete birlikte niyet

salamun aleykum ve reh ve bere.xocam sizden sorum islam ahlaki kitabinda 206-ci cildindayazilidirki(senelerce namaz kilmamish olanlar 4- vakt namazin sunnetlerini kilarken hem ovaktin ilk kazaya kalmish farzini kaza etmege hemde ovaktin sunnetini eda etmege niyat etmelidir.boyle niyat ederse hem kaza hem de sunnet kilmish olur.)sunneti terk etmish olmaz.bu doqrumudur.allah razi olsun.hakiket kitabevi yayinlari no_4


Ve aleyküm…

Sevgili kardeşim;

Söz konusu meselede -maalesef- Hanefî, Şâifî mezheplerinin karıştırılması durumu ile sizin de naklettiğiniz ve fukahanın caiz görmediği ikinci bir husus var.

Oysa “kaza borcu olan sünnet kılabilir mi, kılamazsa hem kaza hem sünnete niyet edebilir mi”, diye soran kişiye verilecek cevap bellidir. Diyeceksin ki;

- Kardeşim, eğer Hanefi isen kaza borcun da olsa sünnetleri kılabilirsin. Ama Şâfiî isen sünnetleri değil kazanı kılmalısın, çünkü Şâfiîlerde kaza borcu olan sünnet kılamaz.

- Bir namazı da hem sünnet hem kaza diye iki ayrı niyetle kılamazsın, bu bâtıl olur.

Bunları belirteceksin. Şeyhin, ya da şeyhinin şeyhi Şâfiî olabilir; ona olan muhabbetin ve bağlılığın dolayısiyle sen öyle amel edebilirsin. Fakak sorulan soruya verdiğin cevapta, ya da yeri geldiğinde bu meseleye temas ettiğinde, mezheplerin hükmünü tefrik edeceksin, karışıklığa meydan vermeyesin. Mesele bundan ibaret ve bu kadar da basit aslında...

Bizler aynı soruya cevap vermekten yorulduk, sizlere de aynı şeyleri sormaktan sanırım usandınız. Ama bir türlü de bitmek bilmiyor. Bu gidişle biteceğe de benzemiyor ama, inşaallah bu son olur diye temenni edelim ve gene meselenin etraflıca açıklamasına geçelim.

***

Bilindiği üzere hem bir kaza namazına, hem de vaktin sünnetine olmak üzere bir namazın iki ayrı niyyetle kılınması, kaynak mahiyeti taşımayan (Necâtü'l-Mü'minin ve benzeri) bazı ilmihal tipi kitaplar ile bu kitaplardan nakiller yapan kişiler dışında, Hanefî müctehid ve fakihlerince câiz görülmemektedir. Sünnet ve nafile namazların sıhhati için, mutlak namaz niyeti yeterli ise de, farz ve vacip namazların sıhhati için, söz gelimi, “Bu günkü öğle namazının farzı...” veya ”Dünkü ikindinin kazası...” gibi niyette kılınacak namazın hem aslını, hem isim ve vasfını tayin şarttır. [İbn Hümam, Fethu'l-Kadir, Bulak, 1315, 1, 186-187; Ahmed Tahtâvî, Haşiyetün alâ Merakı'l-felah, s. 179; Haskefî, ed-Dürrü’l-Muhtâr, 1, 279-280; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, Bulak, 1272, 1, 279-280; M. Zihni Efendi, Nimet-i İslâm, Kitabü's-salat, s. 84.]

O bakımdan, sünnet veya nafile bir namazda, söz gelimi hem tahiyyetü'l-mescid, hem duha (kuşluk) gibi, iki ayrı niyet câiz görülmekte ise de, ister edâ, ister kaza olsun, bir farz namazda iki ayrı niyet câiz değildir. Bu takdirde niyet, bunlardan kuvvetli olana masruf olacağından, kılınan namaz o olur. Her ikisi birden değil. Mesela;

- Biri farz-ı ayn, diğeri farz-ı kifâye iki ayrı farz namaza niyet, yalnızca farz-ı ayn olan namaz için olmuş olur.

- Biri vakti girmiş, öbürü henüz vakti girmemiş iki ayrı namaza niyyet, vakti girmiş olan namaz için olur.

- Biri edâ, diğeri kaza olmak üzere iki ayrı farz namaza niyet, eğer vakit müsait ise, kaza için; vakit dar ise, vaktin farzının edâsı için olur.

- İki ayrı vaktin kazasına niyet, şayet kişi sahib-i tertib ise, ilk kazaya kalan için; aksi halde bu niyetin hükmü yoktur.

- Hem bir nafileye, hem cenaze namazına niyet edilirse, nafile rükû ve secdeli kâmil namaz olması itibariyle bu namaz; nafile için olmuş olur.

- Hem farz, mesela bir kaza namazı, hem de sünnet veya nafile bir namaza niyet, İmam Ebû Yusuf’a (rh.) göre; sadece farz namaz için geçerli olur. İmam Muhammed'e (rh.) göre ise, sonuncusunda her ikisi için de geçerli olmaz. [İbn Hümam, a.g.e., 1, 187; İbrahim el-Halebî, Gunyetü'l-Mütemelli (Halebî Kebir), s. 249-251, İst., 1325; Halebî Sağîr, s. 121-122, İst., 1309; İbn Nüceym, el-Eşbâh ve'n-Nezâir, s. 39-43, Dımaşk, 1403/ 1983; el-Bahru'r-râik, Beyrut, yyy., 1, 296-297; el-Fetâva'l-Hindiye, 1, 65; Ahmet et-Tahtâvî, a.g.e., s. 174; İbn Âbidîn, a.g.e., 295-296; M. Zihni Efendi, a.g.e., 84-86; Bilmen, Ö.N., Büyük İslam İlmihali, İst., 1966., s. 118-119.]

Görüldüğü üzere bir kısmı dipnotta gösterilen en muteber kaynakların beyanına göre, “hem geçmiş bir namazın kazası, hem de vaktin sünneti” niyyetiyle kılınan bir namaz, İmam Muhammed'e (rh.) göre ne farz, ne sünnet, ne de nafile olarak sahih olur. İmam Ebû Yusuf'a (rh.) göre ise, sadece farz olarak câiz olur… Yani ayrıca sünnet veya nafile sevabı söz konusu olmaz. İki büyük müctehidin bu husustaki ictihatları böyle olunca, tabakatü’l-fukahaya bile dahil olmayan / fakih bile sayılmayan “filan kişinin kitabında şöyle buyruldu” demenin, hiç bir anlamı ve de değeri yoktur.

Şüphe yok ki, sünnet yerine kaza namazına niyet ederek, sünnet namazlan terkeden Müslümanlar, günahkar olmazlar. Kıldıklan namazlar kaza olarak sahihtir. Ancak, sünnetlerin sevabından mahrum kalacakları gibi, müekked sünnetlerin mazeretsiz terkinden dolayı isâet (ihmal ve tembellik ile edebe riayetsizlik) etmiş olurlar. Ayrıca Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) itâb ve tekdirine (darılıp azarlamasına) maruz kalırlar. [Bâbertî, el-İnâye (Fethu'l-Kadir kenarında), Bulak, 1315, 1, 13; Ebû Gudde, Takdimetu Fethi Bâbi'l-İnâye bi Şerhi Kitabi'n-Nükaye, Haleb, 1387/1967, 1, 14-15]

Ayrıca bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-91.html

Radıyallâhu annâ ve anküm. Vesselâm…

eda, namaz, farz, farz-ı ayn, farz-ı kifâye, niyet, nafile, Hanefî, Şâfiî, sünnet, kaza, tekdir, Duhâ, isâet, itâb, tahiyyetü'l-mescid, şeyh, Necâtü'l-Mü'minin,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com