Sorular | Soru sor

Salât-ı Münciye, Salat-ı Tefrîciye ve Hatim adetleri

Hocam; Salât-ı münciye, Salat-ı tefrîciye (Salat-ı nâriye) vb. salevât ve dualar Kur’an’da ve Sünnette geçiyor mu? Bunların belli adetlerle okunması konusunda ayet veya hadis var mıdır? Bu sayılarda okumak şart mıdır? Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim

Salât kelimesinin cem’îsi/çoğulu “salevât” olarak gelir. Salât, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) için dua etmeyi ifade eder. Bu duada ona hem salât, hem de selâm okunduğu için buna “salât ve selam” denir. Dilimizdeki yerleşik şekliyle Fârisî terkiple, “salât u selâm” diyoruz.
Kuran-ı Kerim’de " Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salât ederler (salevât getirirler). Ey mü’minler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin"[Ahzâb Suresi 33/56] buyrulur.

Allah’ın, Peygamberine salât etmesi, Onu bağışlaması… Meleklerin salât etmesi Onun bağışlanmasını dilemeleri… Mü’minlerin salât etmeleri de, derecesinin-mertebesinin yükseltilmesi-yüceltilmesi için dua etmeleri manasına gelir.

Buna göre Peygamber Efendimimize salât u selam okumamız, bize Allahın bir emridir. Ve bunu bilerek hiç okumayanlar, vebâl altında kalırlar.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de mü’minlerin kendisine salât u selam okumalarını ister… Ve şöyle buyurur: “Kim bana (bir kere salât) okursa, Allah da ona on salât eder, on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir.”[Nesâî, Sünen, Sehv, 55 (3. 50)] “Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salevât okuyandır.”[Tirmizî, Sünen, Salât, 357, Hadis No: 484]

***

Malumunuz, Sevgili Peygamberimiz'e (s.a.v.) salât ve selam okumak, bizim gönülden isteyerek ömür boyu yaptığımız manevi bir vazifemizdir.

Yukarıda zikrettiğimiz ayette ve hadislerde salât u selam okuma emri vardır. Nitekim namazlarımızda tekrar ettiğimiz ‘Allâhümme salli… Allâhümme bârik...” salavatlarını da ömür boyu okuyoruz. Ayrıca her fırsatta Peygamberimiz'e salât u selâm getirmeyi vazgeçilmez vazifelerimiz arasında görürüz. Dünyevî bir karşılık beklemek de aklımıza pek gelmez..

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şefaatine vesile olacak bir dua niyetiyle okuduğumuz bu salât u selâmlardan bazıları; Salât-ı Münciye, Salât-ı Tefrîciye, Salât-ı Fethiye ve benzeri salavâtlardır. Bunların bazılarının muhteviyatında şefaat isteğinin yanında, peşin dünyevî isteklerimiz de vardır. Maruz kaldığımız sıkıntı, keder ve üzüntülerden kurtulmayı da niyet ederek okuruz.

***

Buradaki sorulardan ilki şu: Salât-ı Münciye, Salât-ı Tefrîciye (Salât-ı nâriye) vb. salavât ve dualar Kur’an’da ve Sünnette geçiyor mu?

Evet, işin temeli salât getirmek hem Kur’an’a hem de sünnete dayanmaktadır. Ancak Ona nasıl, hangi cümlelerle salât u selâm okumamız gerektiği hususunda durum farklıdır. “Salli" ve "Bârik” salevâtları gibi Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) bizzat belirledikleri de vardır; Münciye, Tefrîciye, Fethiye vb. gibi Allah Rasûlü’nün vârisi olan ‘hakikat âlimleri’nin düzenleyip tensip ettikleri ve O'nun da tasdik buyurdukları de mevcuttur.

Nitekim vârsi-i Rasûl mürşid-i kâmil u mükemmil Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri buyurmuşlardır ki; "Salâten tüncînâ, bizzat Rasûlullah Efendimiz hazretlerinden mânen izin ile okunmaktadır." [Ziya Sunguroğlu, Notlarım, s. 48]

Onlar ki bâtın âlimleridir, elbbet şerîatın bâtınıyla ilgili meselelerde belirleyici içtihatları olacaktır. Nasıl ki şeriatın zahirî hükümlerinde Kitap ve Sünnet’ten başka İcma’ ve Kıyâs’a da istinat ediyorsak, bâtınında da durum aynıdır ve burada söz sahibi olanlar bâtın âlimleri olan Allah dostlarıdır.

Ayrıca bu salât u selâmlar, duaların en güzellerindendir. Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) biz ümmetine salât mevzuunda sadece belli salavâtları öğretmiş olması, başka cümlelerle salât okunamaz anlamına gelmez. Onun için Müslümanlar çok farklı cümlelerle salât u selâmlar okumuş ve bunların okunamayacağını da kimse söylememiştir. Ve bu hususta durum/hüküm, âdeta ‘mürekkep icma’ halini almıştır. Çünkü bu noktada aslolan, Ona salât u selâm okumaktır. Bunun ise hangi ifade ve cümlelerle olması gerektiği ikinci bir meseledir.

Buradaki bir inceliğe de işaret etmemiz güzel olur:

Evet biz mü'minler sadece Allah’a kulluk ederiz ve yalnızca O’ndan medet umarız. Ancak Allah (c.c.), Rasûlünün kadrini-kıymetini iyi bilmemizi istediğinden olacak ki, sadece kendisi için kıldığımız namazlarda bile ona da salât u selâm okumamıza, yani dua etmemize izin vermiştir.

***

Sorunuzun ikinci kısmı şöyle: Bunların belli adetlerle okunması konusunda ayet veya hadis var mıdır? Bu sayılarda okumak şart mıdır?

Evet, belirlenen bu ve benzeri hatim adetlerinin dinde / şeriatte müstenidatı / dayanağı vardır; lakin zâhirinde değil bâtınındadır. Hal böyle iken zâhir ilim erbabından dahi insaf ehli olan, bu hususlara itiraz etmeyen, ret ve inkâr yolunu tutmayan âlimler vardır. Nitekim Tefsiru Kurtubi'nin sahibi, “Salât-ı Nâriye’nin 4444 defa okunması halinde kabul olacağı yönünde bir ümidim vardır” demiştir.

Hepimizin bildiği-gördüğü üzere bazı tesbih, tahmid, tehlil, zikir ve duaların ne kadar okunacaklarına dair adetleri, nasslarda bilirtilmiştir. Bazıları için de bu adetleri, Rasûlullah’ın (s.a.v.) vârisleri olan bâtın âlimleri (k.esrarahum) tesbit edip kararlaştırmışlardır.

Kimilerinin dediği gibi, bu adetler önemsiz değildir. Kitap satışlarının teşviki gibi maddi bir düşünceye dayanmaz. Hatta ‘işkembe-i kübradan uydurma’ olduğu ise hiç mi hiç düşünülemez. Dolayısiyle bid’atle yakından-uzaktan hiçbir alakası yoktur.

Adetler, âdeta atışı yapanla hedef arasındaki mesafe gibidir; eksik veya fazla olması maksada ulaşmaya mâni olur. O bakımdan belirlenen bu adetlere, karavana/boşa atış gözüyle bakamayız, bakarsak yanlış yapmış oluruz. Mesela;

Salât-ı Tefrîciye’nin hatim adedi 4444’tür.

İhlâs hatminde rakkam 1000’dir.

Enbiya hatminde her bir peygamberin duası 500’er adet okunur.

Yâsin-i Şerif’in en küçük hatmi 41, bir üstü 123’tür.

Tevhid hatmi'nin adedi 70 (veya 72) bin'dir.

Âyetü’l-Kürsî hatminde okunması istenen adet 313’tür. vs. vs...

Bu hatimlerin hepsinde de belirlenen adetlere ve erbabınca malum olan usûle riayet şarttır. Aksi takdirde istenen neticeyi elde edememek, beklenen hedefi tutturamak gibi bir durumla karşı karşıya kalırız.

***

Keza bilinmesi gerekir ki;

Bu gibi meseleleri zâhirî ilim erbabına, hele de bâtınla/tasavvufla problemi olan kişi ya da kişilere sormak; dahiliye rahatsızlığımızın tedavisi için –bu uzmanlık dalına inanmayan, bunu kabul etmeyen– bir hariciye uzmanına müracaat etmek gibi olur. Sağlıklı netice alamayız.

Böyle bir davranış, en hafif teşbihiyle, Nasreddin Hoca merhumun, samanlıkta kaybettiği cüzdanının sokakta aramasına benzer... Kaybettiğimizi bulamayız, soru ve sorunlarımızı çözüme kavuşturamayız.


Salât-ı Münciye, Salat-ı Tefrîciye ve Hatim adetleri, salavât, salât u selâm, Rasûlünün kadrini-kıymetini iyi bilmemiz, 4444, 1000, 313, 123, 70 bin, cüzdan, samanlık,

Yorumlar (1)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla