Sorular | Soru sor

Hz. Musa döneminde iki değil bir Firavun yaşadı

Hz. Musa devrinde bir değil iki Firavun'unu olduğu söyleniyor. Bu doğru mudur? Söz konusu hadise Kur'an-ı Kerim'de ve Tevrat'ta nasıl anlatılmaktadır?

BİR KUR’AN MUCİZESİ DAHA

Hz. Musa Döneminde İki Değil Bir Firavun Yaşadı

Rabbimiz'in (c.c.), bütün âlemlere bir öğüt ve rahmet olarak indirdiği yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, tarihi mevzulardan kâinatın yaratılışına kadar birçok mucizevi gerçeği haber vermektedir. Bu mucizelerden biri de birçok araştırmacı tarafından iddia edilenin ve muharref Tevrat'ta anlatılanın aksine, Hz. Musa (aleyhisselâm ve alâ Nebbiyyinâ hâssah)döneminde iki ayrı Firavun değil, tek Firavun’un yaşamış olduğu tarihi hakikatidir.

Ancak 19. yüzyılda okunabilen Mısır hiyerogliflerinin Firavun hakkında verdiği bilgiler, bundan 14 asır önce Kur’an-ı Mübîn'de bildirilen bilgilerle aynı paralelliktedir.

Kur’an-ı Hakîm'de anlatılan kıssalar/hikâyeler, öğüt almak isteyenler için çok büyük hikmet-ibret ve derslerle doludur. Bunlar arasında Hz. Musa kıssası/kıssaları, birçok yönüyle mü’minler için hem öğüt ve hatırlatma hem de mucizeler ihtiva etmektedir.

Bilindiği üzere, Musa aleyhisselâm annesi tarafından bebekken bir sepette nehre bırakılmış… Ardından Firavun ailesi tarafından bulunarak saraya alınmış… Hayatının büyük bölümünü Firavun'un sarayında geçirmiştir.

Gençlik devrine ulaşınca bir hata sonucu adam öldürmesi sebebiyle Mısır'ı terk etmek zorunda kalmıştır. Mısır'ı terk etmesi Hz. Musa'nın olgunlaşıp yetişmesi için büyük bir vesile olmuştur.

Medyen diyarında evlenmiş, daha sonra Mısır'a geri dönüp kavmini Firavun'un zulmünden kurtarmıştır.

Allah Teala, Kur’an'da Hz. Musa'nın hayatını ve mücadelesini anlatırken, Mısır'ın sosyal yapısı, din anlayışı gibi bilgileri de detaylı olarak bildirmektedir.

***

Muharref Yani Değiştirilmiş, Aslından Uzaklaştırılmış Tevrat’ın Yanlışları

Muharref Tevrat'ta, Hz. Musa'nın doğumu dönemindeki Firavun ile Medyen dönüşündeki Firavun farklı kişiler olarak verilmektedir.

Tevrat araştırmacılarına göre bu Firavunlar, Hz. Musa'nın doğumu sırasında II. Ramses (M.Ö 1279-1212) ve Medyen dönemi sonrasında onun yerine geçen Merneptah’tır (M.Ö 1212-1202). Oysaki böyle olduğu hakkında hiçbir arkeolojik keşif bulunmamaktadır.

Halbuki Kur’an'da, Musa aleyhisselâmın yaşadığı yıllardaki Firavun’un, iki değil tek kişi olduğuna işaret edilmektedir.

Firavun, Mısır'da Hz. Musa'nın kavmine baskı yapmış, daha sonra da Mısır'dan çıkışlarında onları takip etmiş ve Allah'tan bir ceza olarak ordusuyla beraber suda boğulmuştur.

Kur’an-ı Kerim’de sapkın karakteri, kibirli yapısıyla ve Allah'ın Peygamberine karşı olan davranışlarıyla anılan aynı Firavun'dur.

***

Firavun’un Tek Olduğuna, Kur’an'da İşaret Edilmekte

Müslüman bilim adamları ve tefsir âlimlerinin bir kısmı da aynı hataya düşerek, çalışmalarında Firavun’un ayrı iki kişi olduğu yorumunu yapmışlardır. Ancak iki Firavun görüşü hem Kur’an'da bildirilenlere aykırı hem de arkeolojik kazılarda bulunanlarla uyuşmayan bir görüştür.

Kur’an'da Musa aleyhisselâmın kıssası anlatılırken kullanılan, "Musa ve Firavun'un haberinden" cümlesi, Firavun'un bir kişi olduğunu göstermektedir. Bu durum, ayette şu şekilde geçmektedir:

“İman eden bir kavim için (faydalı olmak üzere), Musa ile Firavun'un haberlerinden bir kısmını sana gerçek şekliyle nakledeceğiz.” [Kasas suresi, 3]

Kasas suresinin devamında ise Hz. Musa'nın doğumu, Mısır'dan çıkışına kadar meydana gelen hadiselerle Firavun hakkında kendisinin ve adamlarının suda boğulması gibi önemli bilgiler aktarılmaktadır.

Ayetler dikkatlice okunduğunda görülecektir ki, Firavun’un, Hz. Musa'nın doğumundan önce başlayan zulmünü, Hz. Musa ile devam eden çekişmesini, İsrailoğullarına yaptığı eziyetleri ve sonunda da Mısır'dan çıkışla başlayan ve boğulmayla neticelenen hadiseleri tek bir Firavun gerçekleştirmiştir.

Yine Kur’an'da bildirilen diğer bir delil de, aynı Firavun’un, Hz. Musa'nın çocukluk çağındaki yaşayan kişi ile aynı olduğuna dairdir. Bu husus ayetlerde şöyle bildirilmektedir:

“(Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince, Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? (Sonunda o yaptığın (cinayeti/kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!’ Musa, ‘Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım. Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı. O başıma kaktığın nimet de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır."[Şuara suresi, 18-22]

Burada Firavun, Hz. Musa'ya, velayetini yüklendiği zamanları hatırlatmaktadır. Buna karşılık da Hz. Musa Firavuna verdiği cevapla iddialarını reddetmiş ve sarayda olmasının asıl sebebinin, İsrail halkının kendisi (Firavun) tarafından köle olarak alıkonması ve Mısır'dan ayrılmalarının engellenmesi olduğunu hatırlatmıştır.

Ayrıca tefsir âlimlerinden Abdulvahhab en-Neccar "The Stories of Prophets" kitabında (s.278, 1986) Şuara suresi, 18. ayetini; "Firavun’un ona çocukluk dönemini hatırlatmasından dolayı her iki haldeki Firavun aynı kişidir”, diye yorumlamıştır. Birçok İslâm âlimi de Kur’an'ın bu tarihi mucizesine dikkat çekmiştir.

***

Kur’an-ı Kerim, Muharref Tevrat’taki Yanlışları Düzeltiyor

Hz. Musa döneminde yaşayan yalnızca tek bir Firavun olduğuna dair Yüce Rabbimiz'in indirdiği Kur’an'da başka işaretler de bulunmaktadır:

“Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip ‘Git o zalim kavme, Firavun kavmine,’ dedi, ‘hâlâ sakınmayacaklar mı?’ (Musa) şöyle seslendi: ‘Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar. Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da peygamberlik ver. Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler.’ (Allah azze ve celle): ‘Hayır hayır’ buyurdu, ‘haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki biz, sizinle beraberiz. (Onları) işitiyoruz." [Şuara suresi, 10-15]

Ayrıca Rabbimiz Kur’an'da Hz. Musa kıssasını anlatırken, hükümdar için "Firavun" kelimesini kullanmaktadır. Bu ifade Tevrat'ta hem Hz. Yusuf kıssasında hem de Hz. Musa kıssasında geçmektedir. Kur’an-ı Mecîd bu noktada da Tevrat yazıcılarının tarihi bir yanlışını düzeltmektedir.

Tarihi kayıtlarda, Mısır yöneticileri tarafından kullanılan "Firavun" ünvanının Hz. Yusuf döneminde kullanılmadığı, ilk olarak M.Ö 1370'lerde kullanıldığı bilinmektedir. Hz. Yusuf dönemi bu tarihten önce olduğundan tarihi bulgulara göre Muharref Tevrat'ın bu kullanımı yanlıştır.

Kur’an'da Hz. Yusuf kıssası anlatılırken hükümdar için, "Melik" tabirini/ünvanını kullanılmaktadır.

Dikkat edilirse Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) yaşadığı dönemde bilinmeyen ve ancak 1822-1824 yıllarında ilk defa Champollion tarafından okunabilen ve daha sonraları ise tamamen çözülen Mısır hiyerogliflerinin içerikleri, Kur’an'daki bilgilere paralel bilgiler ihtiva etmektedir. Şüphesiz bu da Kur’an'ın mucizelerinden sadece bir tanesidir.

***

Arkeolojik Çalışmarda Bulunanların Gösterdiği Gerçek

Arkeolojik bulgular neticesinde elde edilen bilgiler şöyledir:

Mısır tarihinde uzun süre iktidarda kalan 2 Firavun bulunmaktadır:

- III. Tuthmosis (M.Ö 1504-1450) ve

- II. Ramses (M.Ö 1279-1212)

III. Tuthmosis, tahta geçtiği zaman yaşı küçüktü ve iktidarı onun yerine belli bir süre için üvey annesi ve teyzesi olan kraliçe Hatshepsut idare etmiştir. Bu idareyi de göz önüne alırsak III. Tuthmosis'in mutlak hüküm yılları en fazla 33 senedir.

II. Ramses'ten başka bir Firavun 40 seneyi aşkın hüküm sürmemiştir.

Buna göre Kur’an'da adı geçen Hz. Musa döneminin Firavun’u II. Ramses'ten başkası değildir. Burada arkeolojik bulguların enteresan bir şekilde Kur’an'dan gelen bilgilerle paralellik gösterdiği görülmektedir. Bu da Kar’an’ın bir mucizesidir.

Böylece Yüce Rabbimiz 1500 yıl önce gönderdiği Kur’an'da yer alan bir mucizeyi daha bizlere göstermektedir.

Ayrıca bütün arkeolojik bulgular, II. Ramses'in hayattayken kendini putlaştırdığı, kendisinin bu sözde ilahların soyundan geldiğini iddia ettiği hatta onlarla eş tuttuğu ve halkını kendine taptırdığı, Mısır'ın her yanına yaptırdığı heykel ve kabartmalarda açıkça ortadadır.

(Yüce Rabbimiz'i tenzih ederiz) Ebu-Simbel Tapınağında ve diğer tapınaklarda kendini sözde tanrılarla eş tutan kabartmalar ve hiyeroglifler bulunmaktadır. Mısır tarihinde bu Firavundan başka yaşarken kendini ilahlaştıran başka bir örnek yoktur. Firavun'un kendisini ilahlaştırdığı bir ayette açıkça şu şekilde bildirilmektedir:

“Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum/tanımıyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım; çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri olduğunu) sanıyorum."[Kasas suresi, 38]

Kur’an'da Firavun’un, zulümden kaçan İsrailoğullarını kovalarken suda boğularak öldüğü bildirilmektedir. Bu bilgi arkeolojik bulgularla değerlendirildiğinde Musa aleyhisselâmın Mısır'dan çıkışının II. Ramses'in ölümü olan M.Ö 1212 tarihinde gerçekleştiği de teyid edilmiş olur.

***

Firavun'un Günümüze Kadar Korunan Bedeni Bir İbrettir

Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin sahibi olan Cenab-ı Rabbilâlemîn, Kur’an'da kulları için her açıklamayı yapmıştır. Bu açıklamalardan biri de, ölen Firavun’un bedeninin gelecek nesillere aktarılacağıdır. Bu mucize ayet-i kerimede şöyle bildirilmektedir:

“Biz de bugün senin bedenini, arkandan gelenlere bir ibret olsun diye kurtaracağız. Bununla beraber, insanların birçoğu âyetlerimizden yine de gafildirler/habersizdirler.” [Yunus suresi, 92]

Allah Teala, bu ayetiyle Firavun’un cesedini geride kalanlara bir ayet-delil-ibret olarak bırakacağını bildirmektedir.

Ancak, arkeolojik bulgularda boğularak ölmüş bir Firavun’dan bahsedilmemektedir. Bunun açıklaması ise yine Mısır tarihinde bulunmaktadır. Mısır'da Firavun yönetimlerinin tarihi başarısızlıklarını kayıt etmedikleri bilinmektedir. Bu başarısızlıklardan biri de Hz. Musa'yı takip ederken boğulan Firavun ve askerlerinin âkıbetidir/feci sonlarıdır.

Allah celle celâluhu birçok ayette, cezalandırdığı ve gelecek kavimlere ibret olarak bıraktığı insanlardan bahsetmekte; fakat hiçbirinin, Firavun’un cesedinin dışında, korunarak bırakılacağına işaret etmemektedir.

Firavun’un cesedinin mumyalanarak günümüze kadar gelmesi ise, Kur’an'ın bu cesedin korunacağına dair mucizevi haberini doğrulamıştır.

Bugün Firavun’un yani II. Ramses'in mumyası, Kahire müzesinde sergilenmektedir. Demek ki Firavun’un boğulduktan sonra cesedi bulunarak Mısır'a getirilmiş olmalıdır.

Muhakkak ki her şeyin olduğu gibi, bu meselenin de en doğrusunu Allah Teala bilir.

Kaynak: İlmi Araştırma Dergisi, Sayı: 02, Ağustos 2004, s. 30.

Hz. Musa, Firavun, II. Ramses, Mısır, Medyen, Merneptah, Tevrat, Muharref, suda boğulmuş, III. Tuthmosis,

Yorumlar (4)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla