Sorular | Soru sor

Kadınların dini ve aklı noksan mı?

Selamun aleyküm hocam.. Kadının dini ve aklı noksan olduğu konusunda bir hadis-i şerif olduğu doğru mudur? Eğer doğruysa, bu noktada kadınlara hakaret ve haksızlık düşünülebilir mi? İlahi adâlet açısından buna bir açıklama getirebilir misiniz? Allah razi olsun

Ve aleyküm Selâm…

Öncelikle meseleye esas teşkil eden hadis-i şerifi görelim… Sonra da sorulara cevap vermeye çalışalım…

Ebû Said el-Hudri (r.a.) anlatıyor. Bir Ramazan veya Kurban Bayramıydı. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) bayram namazlarını kıldığımız namazgâha geldi. Bir tarafta kadınlar da bulunuyordu. Onların yanından geçti ve şu hitapta bulundu:

- "Ey kadınlar, sadaka veriniz istiğfarı çok yapınız. Çünkü bana cehennemlikler gösterildi, çoğu sizler idiniz." Bunun üzerine o kadınlar:

- "Yâ Rasûlallah, bizler ne yaptık da cehennemliklerin çoğu bizden olmuş" diye sordular. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi:

- "Çünkü sizler, ötekine berikine çokça lânet eder, kocalarınıza karşı nankörlükte bulunursunuz. Ne gariptir ki; kendine hâkim, akıllı ve dinine bağlı bir kimsenin aklını, sizin kadar eksik dinli hiçbir kimsenin çelebildiğini görmedim." Kadınlar tekrar sordular:

- "Aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir, yâ Rasûlallah?" Rasûlullah (s.a.v.),

- "Kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı değil midir?" diye sordu. Kadınlar,

- "Evet" cevabını verdiler. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) izah etti ve tekrar sordu:

- "İşte bu aklın eksikliğidir. Hayız gördüğü zaman (günlerce bekler) namaz kılmaz, Ramazan`da bir müddet oruç tutmaz değil mi?"

Kadınlar, "Evet" dediler.

- “İşte bu da dinlerinin noksanlığıdır” buyurdular. [Bkz. Buhârî, Sahih, Hayz 6, Zekat 44, İman 21, Küsûf 9, Nikah 88; Müslim, Sahih, Küsûf 17, Hadis no: 907, İman 132, Hadis no: 79; Nesâî, Küsuf 17, 3, 147; Muvatta, Küsuf 2, 1, 187]

***

Hadi-i şerifte kadınların akıl ve dininin noksan olduğuna işaret edilmiştir. Akıllarının noksanlığına delil olarak, muamelatla ilgili meselelerde iki kadının şahitliğini bir erkek yerine sayan, “…Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki kadın (olsun)...”[Bakara suresi, 282] ayeti gösterilmiştir. Dinlerinin noksanlığına ise, aybaşı gören ve lohusa olan kadının bu halinde namaz, oruç gibi ibadetlerden uzak kalması, delil getirilmiştir. [Bkz. Buharî, Sahih, Hayız, 6]

Bu hadisi doğru anlamaya ihtiyacımız vardır. Çünkü, pratikte bazı kadınların bazı erkeklerden daha akıllı olduğu ortadadır. Bu sebeple meselenin anlaşılması için birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır:

1. Hadisin içinde geçen bazı noktalar, burada söz konusu edilen aklın noksanlığı, geri zekâlı olma anlamında olmayıp, duygusal yönlerinin daha ağır bastığına işarettir. Hadiste bu mevzu açıklanırken, kadınlara hitaben;

“Siz çok lânet okuyorsunuz, kocanızın/yakınlarınızın iyiliklerini inkâr ediyorsunuz” mealindeki ifade bunu göstermektedir. Çünkü, kızgınlık anında başkasına lânet okumak veya gördüğü iyiliği inkâr etmek, duygusal hareket edildiğinin en açık göstergesidir.

2. Kadınların duygusal yaratılmasının hikmeti ise, onların annelik özelliklerinde saklıdır. Zira çocukların kahrını çekmek, onları büyütmek, ancak, ciddi bir fedakârlık, denizler gibi engin, nehirler-şelaleler gibi çağlayan bir şefkat, bir sevgiyle mümkündür. Bunlar da birer duygudur. Annelerin birer şefkat kahramanı olmaları için verilen bu duyguların, elbette yan etkileri de olacaktır. İşte onların, o ince ruhları, o fedakâr vicdanları, o sevgi dolu gönüllerinin tamamen aksi istikametinde cereyan eden, aşırı duygusallıklarının sonucu ortaya çıkan durumlar ise, bu yan etkinin bir negatif yansımasıdır.

3. Hadiste kadınların akıllarının noksanlığına delil olarak gösterilen ayette geçen “Tedılle” kelimesi, ”unutma” yı ifade etmektedir. [Bkz. Kurtubî, III, 397] “Unutkanlık” gerekçesi ise, işin başka boyutunu da ortaya koymaktadır. Yani burada gerçekten akılları noksan kadınlar değil, büyük çoğunlukla karşılaşacakları gebeliğin, lohusalığın, özellikle de her ay söz konusu olan âdet halinin, kadının psikolojisi üzerindeki tesiri inkâr edilemez. Bununla birlikte, psikoloji ve özellikle de jinekoloji bilim dalı uzmanlarınca yapılacak ciddi bir araştırma, bu hususta önemli gerçekleri ortaya çıkaracaktır.

4. “Hükümler çoğunluğa göredir” usûl kaidesi meşhurdur, hemen herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu gün yüzde doksan aile fertleri, erkek ve kadın olarak, kadınların daha alıngan, daha sabırsız, daha duygusal, işine gelmediği zaman, bazı iyilikleri, güzellikleri -bile bile- inkâr etmeye daha meyyal, ufak meseleleri bile büyütüp problem haline getirmeye daha yatkın olduklarını kabul eder. İşte, duyguların öne çıktığı bir durumda, akıl devreden tamamen veya kısmen çıkar. Bu da aklın noksanlığı olarak ifade edilir.

5. Bu duygusal tarafın pozitif bir ayrımcılığı da vardır. İşin ehli olan âlimler, bir erkeğin, kırk yılda ancak varacağı bir velayet mertebesine, bir kadının kırk günde erişebildiğini söylemektedir. “Cennet annelerin ayakları altındadır” hadisinde de, tabir caizse, bu pozitif ayrımcılığı görmekteyiz.

***

Demek ki, Allah’ın adaletinden şüphe etmemek gerekir. Mükâfat ve ceza ile yapılan fiiller arasında eşit bir kriterden ziyade, merhamet dolu bir ölçü vardır.

Buna göre her insan maddi ve manevi konumuna, içinde bulunduğu şartlara göre hesaba çekilecektir. Öyleyse kadın kadınlığına ve kendine verilen diğer özelliklere göre; erkek de yine erkekliğine ve kendine verilen diğer özelliklere göre muhasebeye tabidir. Hiç kimse yapmadığından hesaba çekilmeyeceği gibi, yapamayacağı şeyden de sorumlu tutulmayacaktır. Her insanın kendine özel bir hesabı, bu hesaba göre de bir karşılığı vardır.

“…Allah kullarına, zulmetmez.” [Âl-i İmran suresi, 182, Enfal, 51, Hacc, 10] “…Rabbin kullarına zulmedici değildir.” [Fussilet suresi, 46] “Şüphe yok ki Allah kullarına zerre kadar zulmetmez.” [Nisa suresi, 40] “Şüphe yok ki Allah insanlara zulmetmez fakat insanlar kendilerine zulmederler.” [Yunus suresi, 44]

Topyekün mülkün/mükevvenatın yegane sahibi, tek hâkimi Allah azîmüşşân'dır. O Sultan-ı ezel ve ebed kendi mülkünde elbette dilediği gibi tasarruf eder. İşlediğinden sorumlu değildir. O Âdil-i Hakîm ve Rahîm-i Mutlak’tır. Bütün tasarrufu hakîmane, rahîmâne ve âdilânedir. Hiç kimse O'nun mahlûkatına O'ndan daha fazla şefkatli ve daha çok merhametli olamaz. [Mevzu ile ilgili daha geniş bilgi için Bkz. Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 10/94-95, 12/182-183]

Kadınların dini ve aklı noksan mı, sadaka veriniz istiğfarı çok yapınız, bana cehennemlikler gösterildi, çoğu sizler idiniz, çokça lânet, nankörlük,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com