Sorular | Soru sor

İmam Nikahı...

S.A.benim bir sorum olacakti:18 yasindaki kiz ve 18 yasindaki bir erkek flört döneminde günah olmasin diye, ailelerinin haberi olmadan 17 yasindaki yakin arkadasina nikah kiydiriyorlar. Ayni odada bir erkek ve birde kiz daha var. Bu nikahi kiydiktan sonra kimseye söylemiyorlar ve sadece geziyorlar, el ele tutusuyorlar vs. (iliski hic olmuyor). 1. Böyle bir nikah sahih midir?
Aradan 1 sene gibi bir vakit geciyor ve kiz dinine bagli, namaz kilan biri, cok ugrasiyor erkeginde biraz dine yönelmesini ve olmuyor, basaramiyor ve ayrilmak istiyor. Oglan bosamiyor... Kizin bu arada baska isteyenleri cikiyor... Caresiz kalan kiz oglana "Beni bosa yine görüsürüz devam" diye kandiriyor ve oglan telefonda 2 sahitinde duyacagi sekilde "Bos ol, bos ol, bos ol. Bossun, bossun, bossun" diyor. Kiz bunun üzerine oglandan kontagini kesiyor ve oglan msjlar yaziyor "beni kandirdin, baskalarina sordum bu bosanma olmamistir diyorlar" diyor.
2. Bu bosanma gerceklesmis midir?
Kiz nr degistiriyor ve görüsmüyor.
Oglan bu olayin üzerinden 1 sene sonra evleniyor baska biri ile (su an 2 cocugu var). Kizda 4 sene sonra baska biri ile evleniyor (su an 2 senedir evli). Fakat simdi kiz hacca gidip geldikten beri bu aklina takiliyor, 4 aydir sadece bunu düsünüyor. Cok korkuyor bosanma geceklemedi ise diye, ama simdiki yuvasini da bozmak istemiyor. Oglanin teyzesi ile konusmus bir kac hafta sonra, oglan "o zaman söylemistim ben 3 kere bos ol diye. Beni artik o konu ile rahatsiz etmeyin, o benim icin o zaman bitmisti" diyormus. Bu durumda sizin fetvaniz ne olur? Allah razi olsun...

Değerli kardeşim;

Kanaatimce bu soru bir başka yerden aynen kopya. Ama olsun. Önemli değil. Belki sizin de buna benzer bir probleminiz olmuş olabilir. Cevaplamaya çalışalım. Umulur ki bazı şeylerin öğrenilmesine vesile olur.

***

Nikâh bir bakıma ibadet bir bakıma da akit, yani sözleşme ve anlaşmadır. Bunun için bazı şartları vardır. Bu şartlardan birisi yerine getirilmezse nikâh sahih olmaz.

1) Evlenecek kişilerin veya vekâletlerini verdikleri şahısların hazır bulunması…

2) Tarafların irade beyanı… Evlilik akdini kabul ettiklerine dair erkek ve kızın ya da vekillerinin “kabul ettim” tarzında ifade etmeleri... Zira nikâhta icap ve kabul kelimelerinin böyle “mâzi” (geçmiş zaman) sîgası ile söylenmesi gerekir. Ancak, İCAP “alıyorum” tarzında muzâri sîgasiyle, KABUL de “ettim” diye mâzî kalıbıyla ifade edilirse bu, fıkıh tabiriyle istihsânen caizdir. Aksi halde yani icap ve kabulün her ikisinin de muzâri sîgasiyle ifade edilmesi durumunda nikâh olmaz. [Detaylı bilgi için bkz. İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, Nikah bahsi] Yani nikâhta tarafların söyleyecekleri lafızlar, “verdim, aldım” gibi mâzi sîgasiyle meydana gelmiş kat’iyet / kesinlik ifade eden kelime ve kavramlar olmalıdır. Çünkü mâzî tahkike yani tahakkuk ve sübuta daha çok delâlet eder. Tahakkuktan maksat, o şeyin hakikaten meydana gelmesi, gerçekleşmesidir. Muzâri-istikbâl (gelecek) sîgası böyle değildir. Dolayısiyle bir bakıma ibadet, bir bakıma da akit olan nikâhta mâzî sîgasının tercih edîlmesinin sebebi budur; “alıyorum, alırım, veriyorum, veririm” gibi istikbâle matuf kelime ve kavramlarla nikâh olmaz.

3) Kızın velisinin izninin olması... Bu hüküm Hanefi mezhebi hariç diğer mezheplere göredir. Hanefilerde şart değildir.

4) Şahitlerin hazır olması... Bu şahitler, ergenlik çağına ermiş, aklı başında iki erkek veya bir erkekle iki kadın olmalıdır.

Nikâh, talâk diğer bir ifade ile evlilik ve boşanma dinî bir müessesedir; aynı zamanda –girişte de ifade etttiğimiz gibi- ibadetler içinde değerlendirilir. Çünkü kaynağı Kur'ân ve Sünnettir. Bu hususta âyet-i kerimeler, hadis-i şerifler mevcuttur. Bu âyetler hem evlilik müessesesinin sınırlarını çizer, hem de sorumluluk ve yükümlülükleri belirler. Hatta bazı âyetlerde mesele, bütün ayrıntılarıyla verilir. Hadisler ise evlilik ve aile müessesesinin bütün teferruatını ortaya koyar, anlatır ve öğretir.

Aynı şekilde İslâm fıkhı-hukuku kitaplarında nikâh ve talak bâbı apayrı bir bölüm teşkil eder. Meselâ Türkçede de kapsamlı bir temel eser olan Ömer Nasuhi Bilmen merhumun 8 ciltlik Hukuk-ı İslâmiye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu'nun bir cildi bu meseleye ayrılmıştır.

Mevzunun anlaşılmasına yardımcı olması ve bir örnek/öğut teşkil etmesi açısından bir âyetin mealini hatırlayalım:

"İçinizden bekâr olanları ve köle ve cariyelerinizden dindar olanlarını evlendirin. Onlar fakir iseler, Allah onları lûtfuyla zenginleştirir. Allah'ın lütfü geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir. Evlenmeye imkân bulamayanlar da, Allah onları lûtfuyla zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar " [Nur sûresi, 32-33]

***

Nikâhın kendine göre şartları vardır. Yukarıda izah etmeye çalıştık. Cumhuriyet devrine kadar nikahta "dini nikâh, resmi nikâh" diye bir ayrım söz konusu değildi. İslâm hukuku yürürlükten kaldırılıp yerine Batıdan adapte edilen "medenî" hukuk devreye girince ve nikâh akit işlemleri belediyelere devredilince bu çeşit sorular-sorunlar gündeme geldi. Oysa Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi muharref şeriatlerde bile önceden olduğu gibi şimdi de nikâh merasimleri sinagog ve kiliselerde yapılmaya devam ediyor. Esasen İslâm’da da böyleydi...

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) "Nikâhı duyurun ve onu camilerde yapın", "Helâl ile haram (zina) arasındaki fark, nikâh kıymak, şenlik yapmak ve def çalmaktır (ilan etmektir)." [Neseî, c. 6, s. 104] mealindeki hadis-i şerifleri bu prensibi hatırlatmaktadır. Bu işlem camilerden alınıp belediye nikâh salonlarına taşınınca, nikâhın "dinî" bir mahiyet taşıyıp taşımadığı akıllara gelmeye başladı...

Nikâh, evlilik bazı şartlar taşıdığından dolayı, haliyle bu meseleyi bir bütün olarak din âlimleri bilmekte ve öteden beri nikâh akdini âlimler ve imamlar yapmaktadır. Bunun için nikâhın halk dilindeki adı "imam nikâhı" şeklinde söylenir olmuştur. Yoksa asıl itibariyle şartlarına-usulüne-adabına uygun olarak kıyılan nikah nikahtır, imam nikahı falan gibi bir ayrım olmaz, nikahı kıyanın da illa ki imam olması gerekmez.

***

Velhasıl meseleye bu açılardan baktığımızda, gençlerin nikahı hem şahitlik şartı açısından noksan, hem de sünnete-usul ve adaba uygun değildir. Nukahları geçerli olmaz.

Nikahları sahih olmuş olsaydı bile talak tamamdır, boşanmış olurlardı. Hem de üç talakla olduğu için geriye dönüşü olmayacak şekilde… Zira şakası bile gerçek olan üç şeyden biri nikah, diğeri talak, öbürü de köle azat etmektir, malumunuz. Dolayısiyle herhangi bir kuşkuya tereddüde mahal yoktur. Her iki tarafın da gönülleri müsterih olabilir.

Aslında bu işlem imamlık, hocalık işi değildir. Her Müslüman nasıl ibadetlerini önceden öğrenerek yapıyorsa, nikâhı ve nikâhın şartlarını ve sorumluluklarını araştırıp öğrendikten sonra bu hazırlığa girecek, şahitler huzurunda taraflar birbirlerini karı-koca kabul ederek nikâhlarını kıyacaklardır. Yani cemaatle namazda olduğu gibi, nikâhta mutlaka imam bulunacak diye bir şart yoktur. Şartları bellidir ve ona göre akit yapılır. Ama aklı başında, ilim-irfan sahibi bir insanın bunu yapması, onun riyasetinde dua ve niyazlarla akdedilmesi elbette ki güzel olandır, bu tercih edilmelidir. Vesselam...

Rabbim sizlerden de razı olsun.

ibadet, Talâk, akit, sözleşme, imam nikahı, anlaşma, şartları, usul, adab,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com